Evrim Solmaz, eski motorcu, dövüş sanatları ustası, ayrıca kılıç kullanıyor, ata biniyor. Bir o kadar da asi ve bu ona çok yakışıyor. Yer aldığı dizi başarılı bir şekilde devam ederken, evlilik ve çocuk planları sebebiyle kariyerine ara vermişti. Kendisi sahne sanatları eğitimimden hocam olduğu için röportaj için buluştuğumuzda okul günlerimizi yad ettik. Özlem Süer kostümleriyle Ufuk Altunkaş'a poz veren Solmaz; yeni yaşantısını ve merak edilenleri GÜNAYDIN'a anlattı...
'Umutsuz Ev Kadınları' dizisinde dikkat çekici bir roldeydiniz, ani bir kararla diziden ayrılıp Arda Şener ile evlendiniz...
Dört sezon boyunca büyük bir keyifle ve mutlulukla sürdürdüğüm bir projeydi. Eş zamanlarda tanıştığım ve bugün itibariyle hem hayat arkadaşım, hem de çocuğumun babası olan Arda ile aldığımız kutsal evlilik kararı neticesinde birbirimizi daha iyi tanımak, birbirimize daha çok vakit ayırabilmek için ikimiz de belli bir süre işlerimize ara vermek, her anlamda baş başa kalmak istedik. O günki tercihlerimiz neticesinde bugün oğlumuz ile birlikte çok mutlu bir aile olduk, şükürler olsun.
TARİFİ OLMAYAN DUYGU
Annelik nasıl bir his?
Kimseyi tanımadım ben ondan daha güzel... Dünyanın en büyük, en yüce ve en tarifi mümkün olmayan duygusu... Hayatımın anlamı, yaşam gücüm, ömrüm.
Evlilik ve anneliğin art arda gelmesinin gelecek korkularınızla ilgili bir sebebi olabilir mi?
Evlilik ve anne olmak planlamanın ötesinde bir durumdu. Kaderinizde yoksa olmaz. Lakin sevgi dolu bir yuva kurmayı her zaman çok istedim.
Artık setlere ya da tiyatro sahnelerine geri dönmenizin vakti gelmedi mi?
Geldi tabii ki... Oğlumun büyümeye başlamasıyla birlikte ben de çok sevdiğim sanatımı tekrar icra edebilmeyi, sevenlerimle, sevdiklerimle çok güzel ve keyifli bir projede bir araya gelmeyi istiyorum. Projeleri değerlendirme süreci başladı.
Güzelliğinizin, eğitimli biri oluşunuzun önüne geçtiğini düşündünüz mü?
İyi bir anlatıcı, aktarıcı, oyuncu olmak, temelinde daha farklı unsurlar arar. Güzellik tek başına aktörlük hedefine ulaştıramaz; bütünler ve katkı sağlar. Güzelliği birçok ayrıntıda fark edebiliriz; gören göz, kapısı açık gönül ister.
ADETA BUZ ÜSTÜNDEYİM
Sizin bir de utangaçlık probleminiz var. Sizdeki canlı yayın fobisi mi, yoksa utangaçlık mı?
Şöyle ki; bir metni 5 bin kişinin önünde ya da milyonların önünde canlandırırken, oyuncunun kimliği canlandırdığı karakterin arkasındadır. Ancak isterse 10 kişiye karşı konuşma yapılsın, orada kendi cümlelerinizle düşüncelerinizi ve kendinizi ifade edersiniz. İşte bu durum beni çok heyecanlandırıyor.
Utangaçlık bir kamuflaj mı, yoksa gerçekte öyle misiniz? Nasıl bir his o?
Kendimi buz üzerinde yürür gibi hissediyorum.
Özel bir tiyatro okulunda sahne tatbikatı dersleri veriyordunuz, hatta ben de öğrencilerinizden biriydim. Derste sıkıldığımızda meditasyon yaptırırdınız. Hayattan hep pozitiflik beklentiniz mi var?
Yeni bir şeyler inşa edebilmek için boş alana ihtiyaç duyuluyor Oğuzhan'cım. Öğrencilerimin kafalarının çok dolu olduğunu hissettiğim zamanlarda, 15-20 dakika kadar zihni ve bedeni yüklerinden arındırmak amacıyla yaptırdığım bir egzersizdi o.
BÜYÜKADA'DA YAŞAMAK GÜZEL
Yerleşik hayatınız Büyükada'da geçiyor. Sizin için ada şartları zor olmuyor mu?
Bebeğimizi beklerken adaya yerleştik. Doğum sonrasında adada olmak ailemize iyi geldi. Ancak çekimlerim başladığında ada hayatına ara vereceğim.
Son yıllarda ülke olarak zor günler yaşadık; milletimizin yaşadığı bu meşakkatli tecrübeler size ne hissettirdi?
Bu ülke topraklarında doğmuş ve yaşayan bir sanatçı, bir anne olarak; ülkemizin huzurunu, birliğini ve beraberliğini korumak, ona sahip çıkmaktır bizi biz yapan. Ülkemiz insanlarının böyle zamanlarda nasıl kenetlendiğini ve dik durduğunu tarihimizden, atalarımızdan, anne-babalarımızdan öğrendik. Ülkeme ve güzel geleceğine dair inancım her zaman tam ve her zaman sonsuz.
EŞİM ADETA GÖNLÜMÜ GÜLDÜRÜYOR
Babalar Günü sizin için ne ifade ediyor?
Şimdilerde Babalar Günü
denince aklıma oğlumun babası
geliyor. Sevgi dolu, güler
yüzlü bir baba; onun varlığını ve
babalığını şükranla kutlamak
istiyorum, düşününce gönlüm
gülüyor. Eskiler ne güzel söylemiş
'Gölgesi yeter' diye, aynen
öyle. Çocuklarına sevgi veren
tüm babaların Babalar Günü'nü
kutluyorum.
Genelde her kadının gözünde babası ilk kahramanıdır. Sizde de durum öyle miydi?
Evet öyleydi... Çok küçük
yaşta kaybettim babamı ama
ömrüm boyunca kahramanım
olmaya devam etti; sevgisini ve
varlığını hep hissettim.
Anne olduktan sonra ebeveynlere bakış açınız değişti mi?
Elbette, kavramların içi
doldu.
Geçmişte babanızla yaşadığınız ve unutamadığınız bir anı var mı?
Ankara'da ben çocukken
alıç meyvesini kolye gibi ipe dizerlerdi.
Ben çok severdim. Sokakta
oynarken babamın işten
gelişini görüp ona koşmamı ve
onun, bana aldığı alıç meyvesini
boynuma asıp beni omuzlarının
üzerine oturtup eve götürmesini
sevgiyle hatırlarım.
SAVAŞ SANATLARI MÜCADELEYİ ÖĞRETTİ
Dövüş sanatlarıyla da ileri derecede ilgilendiğinizi biliyorum. Nereden çıktı bu merak?
Gençlik yıllarımda yaşam mücadelesi sürecinde hepimizin zaman zaman yaşadığı gibi benim de enerjimin düştüğü ve kendimi yorgun hissettiğim dönemler oldu. İşte o süreçte savaş sanatları ile tanıştım. Bana mücadele etmeyi, mutlak disiplini, sahip olduğumuz enerjimizi korumayı ve güçlendirmeyi öğretti.