Günümüz Türkiye'sinde okuyan, ayakları yere basan ve ekonomik özgürlüğünü kazanan kadınlarımızın sayısı her geçen gün artıyor artmasına da bir yandan da kadının uğradığı fiziksel, psikolojik ve ekonomik şiddet de devam ediyor ne yazık ki... Şiddete maruz kalan kadınların isimleri değişse de yaşadıkları acılar benzer.. Bunu Sevcan Yaşar, Hilal Özdemir ve Merve Nur Başbuğ hakkında yaptığım haberlerde çok net biçimde gördük. Üçü de şiddet görmüş, üçü de kendi yaşamlarında ayakları yere basan, meslek sahibi ve bilinen insanlar. Ama fark etmiyor işte onların bu meziyetleri. Hepsi bir boyutuyla şiddete maruz kaldı ve susmak yerine haklarını aramayı seçtiler.
HAKLARINI ARIYORLAR
"Daha önce de şiddete maruz kalmıştım ama hep susmuştum"diyen Sevcan Yaşar bu sefer susmak yerine sevgilisi Sermiyan Midyat tarafından darp edildiği iddiasıyla karakola sığındı. Midyat her ne kadar bu olayı ikircikli bir tavırla bir inkar edip, bir kabul etse de gerçekler elbette ortaya çıkacak. Midyat'ın geçtiğimiz günlerde "Bu konu hakkında konuşmam ahlâken de hukuken de ayıp bir şey" demesine bakmayın. Bundan bir süre önce de kanlı elini ve darp raporunu medya ile paylaşmıştı. Tıpkı şiddet olayının basına yansımasından sonra ilk olarak "Öyle bir yaşanmadı" deyip sonra karakolluk olduğunu kabul etmesi gibi. Midyat ne derse desin değişmeyen bir şey varsa o da Yaşar'ın fiziksel ve psikolojik şiddetin izlerini ruhunda taşıyacağı gerçeğidir.
Bir diğer ünlü isim Hilal Özdemir'in yaşadığı dram da günlerce konuşuldu. Kendisini aradığımda da sesindeki hüzün ve çaresizliği hissetmemek mümkün değildi. İki çocuğunun babası, eski eşi Hazım Körmükçü'nün ilgisizliği ve sorumsuzluğu karşısında maddi olarak büyük bir darboğaza giren Özdemir de susmayı değil konuşmayı seçti. Eski eşinin ekonomik şiddetini ve bundan dolayı düştüğü çaresizliği Günaydın'a anlattı. Çocuklarının, bu tavrına karşı babalarıyla ile artık görüşmemek istemesi ise galiba olayın en acı tarafı oldu.
EKONOMİK ŞİDDET
Bu hafta ise susmayan bir başka kadın, ünlü işadamı Erol Özmandıracı'nın kızının annesi Merve Nur Başbuğ oldu. Evlilik içinde veya değil, ortak çocukları olmasına rağmen yaşadığı acıları Günaydın'a anlatan Başbuğ, maruz kaldığı şiddeti de okuyucularla paylaştı. Başbuğ'un darp raporunu ve Özmandıracı hakkında verilen uzaklaştırma kararını da yayınladığım röportajda, defalarca dayak yediğini ve şimdi de Özmandıracı tarafından ekonomik şiddete uğradığını çok açıkça dile getirdi.
Özmandıracı her ne kadar olayın ekonomik boyutunu kesin bir dille inkar etse de fiziksel boyutuna dair yalanlama yapamadı. Zaten yapamaz da çünkü devlet hastanesinin verdiği darp raporu var Başbuğ'un elinde.
KADINLARA ÖRNEK
O da tıpkı Sevcan Yaşar, Hilal Özdemir gibi başta susmayı tercih etmişti uğradığı şiddet karşısında. "Kızımın babası diye uzun süre sustum" diyerek bunun nedenini açıkladı. Ama şimdi o da benzer acıları yaşayan diğer kadınlar gibi suskunluğunu bozdu. Ayrı coğrafyalarda, ayrı kültürlerde veya ayrı dinlere, dillere mensup olsak da bazı acılar ortaktır. Umarım bu üç güçlü kadın benzer acıları yaşayan diğer kadınlara da örnek olur...
***
Hayalin yerini kabus aldı
Amerika'da sokaklarda yaşanan kaosu görünce aklıma Martin Luther King'in sözleri geldi. Amerika'da siyahilerin özgürlük ve eşitlik mücadelesinin efsane ismi Martin Luther King'in 'Bir hayalim var' isimli konuşması bugüne kadar birçok lidere ilham verdi. Başkan Obama da bundan 7 yıl önce yaptığı konuşmasında King'in bu sözlerine atıfta bulunmuştu. 1963'de "Bir rüyam var. Gün gelecek, dört küçük çocuğum, derilerinin rengine göre değil, karakterlerine göre değerlendirildikleri bir ülkede yaşayacaklar." diyen King iyi ki bugünkü Amerika'yı görmemiş. Zira Amerika bugün siyahilerin hayallerini süsleyen bir ülke olmaktan çıktı. O hayallerin yerini kabuslar aldı ve ne yazık ki Trump bunun baş mimarıdır. Günlerdir dünyanın gündeminde olan Amerika'daki olayları dindirmek yerine hala ateşe benzinle gitmesi ise ayrı bir aymazlık. Umarım Trump'a rağmen Amerika'da daha fazla can ve mal kaybı olmaz...