Tulum seyahatimi bitirip Türkiye'ye Miami aktarmalı döneceğim için bir geceyi de Miami'de geçirelim dedik. Tabii bir daha bu kadar yolu kim gelecek...
Hemen hızlandırılmış bir Miami programı yaptık.
Peki nerelere gittik, neleri keşfettik?
Buyrun bakalım...
Miami sahilinde pek çok kişi, sanal gerçeklik gözlüklerini takmış, öyle güneşleniyor.
Bir yandan şezlongta uzanıp bir yandan da film izliyor, oyun oynuyorlar.
Ben bu keyfin adını duble hayatlar koydum.
Siz hâlâ güneşlenirken kitap okuyanlardan mısınız?
Bu yazın trendi sanal gerçeklik gözlüğü olsun; kesin Bodrum-Çeşme hattında bol bol görürüz.
Son yılların en popüler DJ'i Solomun'u Tulum'da dinledik. Dönüş yolunda ayaküstü kendisiyle sohbet ederken, Nisan ayına kadar dinlenmek istediğini söyledi.
İşlere biraz mola verecek, sonrasında Netflix'le yapacağı projeyle geri dönecekmiş.
HESAP VERMEK YOK
Miami'ye giriş çok kolaydı; ilk defa Amerika'ya girerken endişe duymadım.
Eskiden girişteki gümrük memurunun, pasaport kontrolü yapan polislerin yüzlerce sorusuna maruz kalırken, elektronik uygulama ile artık pasaport kontrolünden kendiniz geçiyorsunuz.
Yani hesap vermek yok.
Türkler, son yıllarda Miami'ye çok yatırım yapıyor.
Buradan ev alanları çok duyduk; şimdiyse birçok Türk, restoran ve kulüp işine giriyormuş.
W
Hotel'in içindeki Wall, en popüler gece kulübü.
Miami'deki bir çok kulüp R&B çaldığı ve biz Türkler bu müziği çok sevmediğimiz için, house müzik çalan Wall bizim için idealdi. Otelin içindeki Mr. Chow da South Beach'in en popüler restoranı.
Uber Eats, bildiğimiz Uber uygulamasının yemek servis eden versiyonu. Canınız ne yemek istiyorsa getirtebiliyorsunuz.
South Beach'te kaldığımız 1 Hotel'in içinde rezidanslar da varmış. Bölgedeki en büyük odalar bu oteldeymiş. Odada yayılmayı sevenlere gelsin bu bilgi...
Faena Hotel'in içinde bulunan sanat eserleri tam Instagram'lık...
Özellikle Damien Hirst'ün 2014 yılında otele getirilen 'Gone But Not Forgotten' isimli 12 milyon Euro'luk eseri görülmeye değer.
Miami'nin en eski oteli. Hatta şu sıralar, kuruluşundan bugüne kadarki hikayesi diziye çekiliyor.
Soho Beach House, üyelik sistemi ile girilebilen en cool adres. Plaj kıyafetlerini giymiş, dizüstü bilgisayarlarıyla hem çalışıp, hem de güneşlenen insanlar görebilirsiniz.
Fontainebleau,
Burası Art Basel zamanı düzenlenen partileriyle çok konuşuluyor.
SOKAKTA SALSA
Açık hava alışveriş merkezi Bal Harbour'a mutlaka uğrayın. Carpaccio ve Makoto, buranın en popüler restoranları. Biz Makoto'nun Japon mutfağını tercih ettik.
Rastladığımız Uber şoförü Türk'tü ama artık Amerikan vatandaşıymış. "Şartlar iyi güzel ama vergiler insanın belini büküyor" diyor. Ee tabii ülke özlemi de bitmek bilmiyor.
Kübalılar'ın yaşadığı Little Havana'da sokakta salsa yapanlara denk gelebilirsiniz.
Ateşli ve renkli İspanyol tarzında sokaklar var burada. Küba ruhunu, yemeklerini ve eğlencesini seviyorsanız mutlaka uğrayın.
Design District ve Wynwood; tasarım mağazaları, sanat galerileri ve lüks mağazalarıyla en zevkli ve yaratıcı bölge... Mücevher tasarımcısı Sevan Bıçakçı'nın mağazası da burada yer alıyor. Wynwood'daki Fireman Derek Bakeshop, tatlı çılgınları için keşfedilmesi gereken bir adres.
Wynwood Walls'u da mutlaka görmelisiniz; duvarlardaki sanat eserleri arasında kendinizi hayal dünyasında hissedeceksiniz.
Unutmadan; Miami'de sezon Şubat-Mart aylarında açılıyor. Bu zamanlar akşamları çok serin oluyor. Bahar aylarında Miami'yi 20 milyon turist ziyaret ediyormuş.