Yeni projenizden bahseder misiniz?
Çok heyecanlı yeni bir işe
imza attık. New York'ta yaşayan
multidisipliner sanatçı
Sinan Tuncay ile videoart
hazırladık ve yeni koleksiyonumuz
Protector Eyes (Koruyucu
Gözler) bu videoart ile birlikte
çıktı. Hepimizin korunmaya
ihtiyacının olduğu bir dönemdeyiz.
2023 planlarımız arasında
yurt dışında mağaza açmak
var ve bu yıl başka bir sürpriz
iş birliğimiz de olacak.
10'uncu yılı geride bıraktınız. Yola çıkış hikayenizi anlatır mısınız?
Aslında her şey çok tesadüfi başladı.
Marka kurmak gibi bir hayalim ya da iş
planım yoktu. Çin kültürü üzerine Çin'de
master yaptıktan sonra Shangay'da büyük
bir şirkette finans alanında işe girdim. Abimin
evleneceği haberini alınca ona kol
düğmesi hediye etmek istedim ve aradığım
kol düğmesini bulamadım. Bütün hikaye
aslında orada başladı ve kol düğmesi tasarlamaya
karar verdim. O gün yola çıktığım
kol düğmeleri, bugün markanın koleksiyonunda
yer alan tüm tasarımların DNA'sı
oldu. Tek bir parça kol düğmesi markamın
yola çıkışı oldu ve Kapalıçarşı, Cağaloğlu
civarında tanıştığım zanaatkarlar beni çok
etkiledi.
Zanaatkarların hangi yönü sizi etkiledi?
Zanaatkarların günlük
yaşama rutinleri,
yüzyıllardır ailelerinden
öğrendikleri ve
aile olarak sürdürdükleri
bir zanaatlarının
olması beni çok etkiledi.
Bugünün endüstriyel
üretim dünyasının
dışında, orada kalple bir üretim
gerçekleşiyor.
Tasarımlara başladığınızda hedefiniz neydi?
Markamı kurarken amacım
global bir Türk markası
olmaktı; global pazarda da yer
almalıydım. 15 üründen oluşan
erkek kapsül koleksiyon
ile yola çıktım. Tanıtımda
bütün parçalar satılınca
kadınlar için koleksiyon
hazırlamaya başladım. Bu
kadarını hayal etmiyordum. Her
sabah şükrediyorum.
YEŞİL TÜRK KÜLTÜRÜNÜ YANSITIYOR
Çalışmalarınızda yeşil ön planda. Özellikle tercih etmenizin sebebi var mı?
Biliyorsunuz ki aslında yeşil Osmanlı'nın
rengi ve Çin Kültürü'nde saklı şehirin
duvarlarında olan bir renk. Markayı
kurduğumda; içinde büyüdüğüm Türk kültürünü
ve bir süre yaşadığım Çin Kültürünü
yansıtan bir renk olduğu için yeşili tercih
ettim.
Bir erkek aksesuarından yola çıkıp kadınlar için tasarımlar yapmaya başladınız. Süreç nasıl ilerledi?
Kol düğmeleri bizim DNA'mız, markamızın
alametifarikası. 4 yıl sadece kol düğmesi
yaptım. İlk zamanlarda 200 parçalık
bir kol düğmesi koleksiyonu yapmıştım ve
bugün kadın koleksiyonundaki her parça o
200 parçadan esinlenerek çıkıyor. Bu arada
'Hiçbir zaman kadın koleksiyon yapmayacağız'
diye çok iddialı cümlelerim vardı.
Neden yapmak istemiyordunuz?
Olmayan bir şeyi yapmak istiyordum
ve kadınların eksik bir mücevheri olduğunu
hissetmiyordum. Ama bir gün bir davette
kendime yaptığım yüzüğü taktım. Herkes
sipariş vermek istedi. 1-2 yıl direndim.
Israrlar artınca denemeye karar verdim.
BÖCEKLERİ KENDİME YAKIN BULUYORUM
Tasarımlarınızda böcek, kurbağa gibi hayvanlardan etkilendiğiniz görülüyor. Bu hayvanlara karşı sevginiz nereden geliyor?
Bir şeyin güzel ya da çirkin,
iğrenç ya da pis olduğu bizim
algımızla ilgili. Örneğin, böcek
pis algılanan bir hayvan.
Dışlanmış, çirkin görülmüş,
başkalaştırılmış şeylerin içindeki
güzelliği ortaya çıkarmayı
seviyorum. Böcekler de çok
güzeller, çok beğeniyorum.
Hamam böceğini çok seviyorum
mesela. Böcekleri elime
alır incelerim. Böceklerin
hayattaki duruşunu kendime
benzetiyorum.
Ne açıdan?
Çok duygusal ve kırılgan
bir insanım; çok kolay her
şeyden etkilenebilirim ama bir
yandan da tanıdığım en kuvvetli
insanlardan da biriyim.
Böcekler de öyle, bir hareketinizle
ezebilirsiniz. Ama öbür
tarafta atom bombasına bile
dayanabilen bir hayvan ve hepimizden
daha eski bir ırk. Dinozorlar
gidiyor ama böcekler
hâlâ burada...
Tasarımlarınızın manevi yönü de var mı? Enerji taşıdıklarına inanıyor musunuz?
Tabii ki. Kendi enerjimizi
kendimiz yaratıyoruz; bir
kişiye şans ya da şanssızlık
getiren şeylerin kişinin inandığı
şeyler olduğunu düşünüyorum.
Özellikle içinde
bulunduğumuz bu dönemde iyi
enerjiye hepimizin ihtiyacı var.
Benim koruyucu hayvanlarım
var; böceklerim, kablumbağalarım
vs. İnanılmaz büyük
koruyucu bir orduyla geziyorum.
Bunun dışında en önemli
şey enerji gücü olduğundan,
kendimi korumak için negatif
hiçbir şey düşünmüyorum.
Hayatımda tabii ki negatif
şeyler oluyor ama ben kendi
düşüncemle bu negatif şeyin
de pozitif bir yere varacağını
düşünerek kendimi kötü enerjiden
uzak tutuyorum.
Hayatınızda keşke bunu yaşamasaydım dediğiniz bir şey oldu mu?
Tabii ki, herkesin hayatında
bir sürü kötü şey olmuştur,
benim de oldu. Çok kötü bir
şeye bile 'Keşke olmasaydı'
demiyorum; olması, yaşanması
gerekiyormuş ve ondan
da bir şeyler öğrendim diye
bakıyorum.
GÖZ ESTETİĞİM GELİŞTİ
Osmanlı ve Çin kültürü tasarımlarınıza nasıl yansıdı?
Osmanlı ve Çin İmparatorluğu'nda
adeta bir masal dünyası, inanılmaz bir
kültür ve renk zenginliği var. Osmanlı'ya
baktığınızda sadece bir hükümdarlık
görmüyoruz; resim var, sanat var, harem
kültürü var; farklı kültürlerin sofistike
birleşimi var. Çocukluğumdan beri
Osmanlı kültürüyle, sanatla iç içe bir
ailenin içinde olmak da benim böyle
bir kültürü benimsememe, göz
estetiğimin gelişmesine
faydalı oldu.
BİT PAZARLARINA GİDERDİK
Nasıl bir ailede büyüdünüz?
Çok mutluyum ki hem sanat olarak ilham alabileceğim hem de sanatçı olarak kendimi gösterme özgürlüğümün olduğu, kültürel dinamikleri yüksek bir ailede büyüdüm. Sanat eserleriyle, antika eşyalarla hep iç içeydik. Dayım Serdar Gülgün ve anneannem iyi koleksiyonerlerdir. Özellikle dayımın restore ettiği tarihi eser binalardaki mükemmelliyetten çok etkilendim. Hafta sonları antikaların satıldığı bit pazarlarına, müzayedelere giderdik.
BENİM KALEM TÜRKİYE
Türk bir tasarımcı olarak dünyaya açılmak size nasıl hissettiriyor?
Ülkemle de Türklüğümle de markamla da çok gurur duyuyorum. Global bir platformda bir Türk markası olarak biliniyor olmak beni çok mutlu ediyor. Burası benim kalem. Her ne kadar dünyaya açılsak da ilk mağazamı ülkemde açtım. Globalde de ülkemde de güzel büyüdük. Sağlıklı ve küçük büyümek önceliğim; işimin bir endüstriye dönüşmemesi için çabalıyorum.