Dünyaca ünlü oyuncu Armand Assante, GÜNAYDIN'a çok özel açıklamalar yaptı. Yabancı düşmanlığını ele alan bir belgesel yaptığını söyleyen ünlü aktör, "Dinsel, ırksal etkenlerden oluşan tüm fobiler, bana göre ahmakça tepkilerdir" dedi.
Uluslararası Göç Festivali kapsamında yaptığınız açıklamada "Türkiye'ye mültecilere verdiği destekten dolayı borçluyuz" dediniz. Avrupa'nın büyük bölümü yaşanan bu insanlık dramı karşısında kapılarını mültecilere kapattı. Avrupa'nın politikasını eleştiriyor musunuz?
Büyük felaket boyutunda bir trajedi bu. Festivalde "Türkiye'ye borcumuz var" dediğimde, şunu kastettim: Türkiye'ye, tarihi bir enerjiyi harekete geçirdiği ve yerinden edilen milyonlarca insanın yükünü omuzladığı için minnettarlık borcumuz var. Türkiye kendi istikrarını riske atma pahasına kollarını mültecilere açtı. Türkiye, büyük bir yüce gönüllülükle, yaralıları bağrına bastı. Ve dünyada artık sadece Türkiye nerenin kanadığını biliyor.
İSTANBUL, NEW YORK GİBİ
İstanbul'a özel bir ilginiz olduğunu biliyoruz. İstanbul'u diğer dünya şehirlerinden farklı kılan şey ne sizce?
Bir anlığına koronavirüs
krizini bir kenara bırakırsak
ve New York kültürünü
düşünecek olursak;
İstanbul'daki çeşitlilikten
çok farklı değil
bence. İstanbul, Doğu
Roma İmparatorluğu'nun
başkentiydi
ve Roma'nın düşüşünden
sonra bin
yıl ayakta kalmasıyla
anımsanıyor.
İtalyanlar İstanbul'dan bazı binaları deniz yoluyla taşıdı ve o binalar şu anda hâlâ Venedik'in kanallarını taçlandırıyor. İstanbul ve Türkiye, hep ABD ve New York'la yan yana durmalı, sonsuza kadar müttefik olmalı.
HAYATIN HER GÜNÜ BİR MUCİZE
Dünya büyük bir salgınla karşı karşıya kaldı. Pandemi sürecinden hangi dersleri çıkarmalıyız?
Pandemiden çıkarılacak dersler benim açık bir şekilde telaffuz edebileceğim şeylerin çok ötesinde. Hepimiz için şunu diliyorum, umarım yeni normalimiz katlanılamayacak kadar anormal olmaz. Tüm bunlardan çıkardığım dersler hep temel felsefem oldu. Hayatın her günü bir mucizedir. Ve detaylarımız günün her anında gizli. Çok hızlı bir yolculuk bu.
YABANCI DÜŞMANLIĞININ ARKASINDA KARANLIK GÜÇLER VAR
Bugün dünyada, özellikle Batı'da yabancı düşmanlığının yükseldiğini görüyoruz. Sizce bu durum ne gibi tehlikeler taşıyor?
Geçmişte bu konuya ilişkin bakış açımı yansıtan bir belgesel yapmıştım. Dinsel, ırksal etkenlerden oluşan tüm fobiler bana göre ahmakça tepkilerdir. Burada en önemli gerçek bu fobilerin olumsuz etkileridir. Ve bunun arkasında ise karanlık güçlerin; terörizm, şiddet, savaş gibi gerçek dışı jeopolitik hedefleri yatıyor. Tüm bunlar ise ne yazık ki korkuların doğmasına yol açıyor. Bence yabancı düşmanlığına dair korkulara sahip olmak, yasa dışı güçlerin gerçek-dışı, kışkırtıcı propagandasını onaylamaktır. Yabancı düşmanlığını içeren konuşmalar toplumlardaki çeşitliliğin görkemini görmezden gelmektedir. İnsanlar sevgi ve mantık ile hüküm verir. Toplumlar böyle fobileri içeren düşünceleri bir kenara bırakmalı.
YENİ HAVALİMANINIZ İŞLEVSEL, ESKİSİ İYİ BİR FİLM PLATOSU OLABİLİR
Türkiye film projeleri destinasyonu anlamında çok zengin bir ülke...
Evet. Yeni havalimanınız,
İstanbul Havalimanı
işlevsel ve güzel.
Atatürk Havalimanı ise
uluslararası film endüstrisine
kolay ulaşım ve
ucuz maliyet açısından
avantajlı bir plato olabilir.
Türk arkadaşlarım
vesilesiyle tanıştığım
Serkan Oral, Türk film
endüstrisi konusunda
çok bilgili. Duyduğum
kadarıyla yakın zamanda
hayata geçirmek
istediği pek çok ilginç
film ve televizyon projesi
var. Dünyanın pek çok
yerinde film festivallerine
katıldım. Festivallerdeki
filmlerin yüzde
90'ı, ödülleri silip süpürenler
bile, nadiren
dağıtılıyor. Bir filmin tanıtımı
ve dağıtımı, filmin
yapım masraflarının
iki katı. Pek çok yerde
harika prodüksiyonlara
imza atılıyor ama çoğu
zaman bunlar seyircinin
karşısına çıkmıyor. Ama
şöyle de bir gerçek var;
artık dijital platformlar
sayesinde dağıtım pastasından
pay alamayan
ve sinema salonlarına
ulaşamayan pek çok
yapımın, küresel izleyiciye
ulaşma fırsatı var.
İnternetten yayınlanarak
milyonlarca kişiye
ulaşılabiliyor artık.
Teknoloji dünyayı ve
film sektörünü kökten
ve geri dönülemez bir
şekilde değiştirdi.
TÜRK SANATÇILAR DÜNYANIN HER YERİNDE SAYGI GÖRÜYOR
Türk oyuncu ve yönetmenleri nasıl buluyorsunuz?
Her sanatçının yazdıklarıyla
içine doğdukları zorlu coğrafyalar,
kültürel etkileşimler
arasında doğrudan bir bağlantı
var. Türk sineması 100 yıllık bir
geçmişe sahip ve yakın sinema
tarihinin en heyecanlandıran
yazar ve yönetmenlerini sinemanızın
istikrarla ürettiği
biliniyor. Birini diğerine karşı
ön plana çıkaran bir liste yapmaktan
utanırım. Açıkça söylemeliyim
ki, sinemanızda büyük
bir yetenek hazinesi var. En
aşina olduğun yönetmen/yazar
ve aktörlerin filmlerini tekrar
tekrar izliyorum. İçe dönük,
düşündürücü, duygu patlaması
yaşatan hikayeler bunlar. Hiçbirimizin
kaçacak yer bulamadığı
varoluşsal sırları ve kafa
karışıklığını yansıtan hikayeleriniz,
evrensel ögeler taşıyor.
Türk yazarlar, yönetmenler,
aktörler ve sinematograflar
dünyanın dört bir tarafındaki
film festivallerinde hak ettikleri
şekilde büyük saygı görüyor.
Film ve televizyon endüstrinizin
pek çok yapımı küresel
alanda yayınlanıyor ve ulaşılabilir
durumda. Benim de katılmaktan
onur duyduğum Altın
Portakal Film Festivali'niz tüm
dünyadaki muadilleri arasında
çok saygın bir festival.
GILGAMIŞ, MADDİ SORUNLARDAN TÜRKİYE'DE ÇEKİLEMEDİ
2005'te Gılgamış Destanı'nın Türkiye'de çekileceğini söylemiştiniz. Film neden çekilmedi?
Yapımcı Beni Atoori beni
2005'te Türkiye'ye götürdü.
Amacı, Gılgamış Destanı filminde
oynamamı dilediği rolü
yeniden yazmaktı. Bildiğim
kadarıyla prodüksiyona başlaması
için 2 milyon doları
kendi babası verdi. Kemer'de
inanılmaz bir set kurdu, kostümlerin
tasarımı için İstanbul'un
en prestijli modaeviyle
anlaştı, efsanevi yönetmen
Roger Christian'ı kadroya
dahil etti, prodüksiyona ev
sahipliği yapması için villalar
kiraladı. Ne kadar harcama
yaptı bilmiyorum ama prodüksiyonu
zamanında başlatmak
için yeterince para
bulamadı. Atoori yüreğini bu
işe koydu ve pek çok iyi insan
projede yer aldı, eminim bu
durum kalbini kırdı.
Yeni projeniz var mı?
Britanya'da bir proje geliştiriyordum
ama pandemi
nedeniyle askıda. Bir projeyi
askıya almak pek çok aktörün
aslında çok aşina olduğu
bir durum.
FİLM ENDÜSTRİSİ ARTIK ABD'NİN TEKELİNDE DEĞİL
Ülke sinemalarının dünyada tanınması için çaba gösteren bir oyuncusunuz. Sinemada Amerikan tekelleşmesinin önüne nasıl geçebiliriz?
Amerika ya da başka bir ülke artık
film endüstrisi üzerinde tekel konumunda
değil. Bence o dönemler çoktan
geçti. Pek çok insanın ayak basmadığı
yerlerde, yetenekli insanlarla çalışma
şerefine nail olmamın dışında ülkelerin
tanınmasına çok da katkıda bulunduğumu
düşünmüyorum açıkçası. Eğer
tekelleşmenin önüne geçmeyi başarabilirsek,
bu da ülkelerin kendi yaratıcı
marifetleri sayesinde olur. Benim için
çok büyük bir heyecan ve heyecanımı
onların beni ülkelerine davet etme cömertliklerine
borçluyum. Türkiye'de de
birkaç kez uzun ve zenginleştirici deneyimler
yaşadım bu açıdan.