Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu'na atanan Hülya Koçyiğit; yeni görevinden 55 yıllık sanat kariyerine, Yeşilçam döneminden günümüz sinemasına kadar birçok farklı konuda SABAH'a konuştu. Usta oyuncunun açıklamalarından satırbaşları şöyle:
* Hayatının 55 senesini sanatla iç içe geçirmiş biri olarak, beni bu göreve layık gördükleri için Sayın Cumhurbaşkanımız'a çok teşekkür ederim. Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu'nda yer almak onur verici. Öncelikli amacın; sanatın kendi doğası içinde, özgür ve özgün bir şekilde sunulabilmesini sağlamak olduğuna inanıyorum. Değerli sinemacı arkadaşlarımla bir araya gelerek, Türk sineması adına neler yapabileceğimizi konuşacağımız, sinemamızın eksiklerini tartışabileceğimiz ortamlar sağlamayı hedefliyorum. Bu toplantılardan çıkan fikir birliklerini değerlendirmek üzere kurula taşımak, kendi adıma atacağım ilk adımlar arasında olacak.
* Uzun yıllardır, 1960 ihtilalini Berrin Menderes'in gözünden beyazperdeye yansıtmak hayalim ve bunun için hâlâ aynı heyecanı taşıyorum.
* Kültür ve eğitimi Türkiye'nin en zayıf halkası olarak gören ve bu konularda titizlik gösteren Sayın Erdoğan; sanata ve sanatçıya verdiği değeri 'Kültür ve sanatı küçümseyen toplumlar kaybetmeye mahkumdur' sözüyle dile getirmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kültürel ve sanatsal etkinliklerde yer alarak sanatı ve sanatçıyı desteklediğini biliyoruz. Bir ülkenin tanıtımında sanatın büyük katkısı var. Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün de işaret ettiği doğrultuda Türk kültürünü, sanatını ve sanatçısını ileriye taşımak için Cumhurbaşkanımız'ın da büyük bir emek göstereceğine inanıyorum.
'DÖNÜM NOKTAM 'SUSUZ YAZ'
* Yeşilçam dönemindeki filmlerin en önemli özelliği; samimiyeti, dürüstlüğü, masumiyeti ve duygusallığıydı. Günümüzde iyi niyet, yerini kötü düşünceye, yol göstericilik yerini bencillik ve hırsa, yardımseverlik yerini korkuya bırakmış durumda. Sinema hayatın aynası diyoruz. Bugün o içimizi ısıtan filmleri izleyemiyoruz çünkü biz değiştik, insanlık değişti. Bu nedenle Yeşilçam filmleri, bugün büyük bir hasret ve tebessümle izleniyor. Yeşilçam'ı canlandırmak mümkün değil ama özentilikten kurtulup kendi değerlerimize tutunmaya başladığımızda, özgün hikayelerimizle çok daha başarılı olacağımıza, ulusaldan evrensele çok daha güçlü bir ses çıkaracağımıza inanıyorum.
* Türk sineması, gerçek anlamda dünya sinemasında adından söz ettirecek noktaya geldi. Gerek teknolojik anlamda, gerek sponsor, gerek devlet desteği açısından gözle görülür bir yükseliş olduğu gibi, eksiklerimiz de söz konusu. Türk sinemasıyla gurur duyuyorum. Ancak sinema filmi uzunluğunda çekilmeye çalışılan bazı dizilerin kalite anlamında sıkıntı çektiği düşüncesindeyim. Beyazperdede dört dörtlük sanat filmleri görüyoruz. Bir dileğim de popülist filmlerin yanı sıra bu filmlerin de hak ettiği değeri görmesi...
* Sanat hayatımda 200'e yakın filmde oynadım; benim için hepsi birbirinden değerli. Fakat 'Gelin, Düğün, Diyet' üçlemesi, 'Susuz Yaz', 'Derman', 'Karılar Koğuşu', 'Gökçe Çiçek', 'Almanya Acı Vatan' ve 'Kurbağalar'; benim için özel yeri olan filmler. 15-16 yaşında gencecik bir oyuncuyken rol aldığım 'Susuz Yaz'ın dünya sinemasında kazandığı başarı, hayatımdaki önemli dönüm noktalarından biri.