Aslan Tatar ve oğlu Bayram Tatar... Bu kişileri tanıyor musunuz? Hafızanızda onlarla ilgili bir şeyler canlanıyor mu?
Pek sanmam... İsimleri, gazetelere iki sütun, haber bültenlerine 20 saniye girdi de ondan hatırlamıyorsunuzdur.
Aslan Tatar, Şırnaklı bir korucubaşı... 3 bin kişiyi bulan sülalesi ile üç nesildir Güneydoğu'da PKK terörüne karşı devletin yanında savaşıyor.
Bunca yıldır onlarca aile üyesini kurban vermişler teröre...
Aslan Tatar, bölgede görev yapan askerlere evinde bir yemek verdi. Günlerdir operasyonlar yüzünden bir kaşık sıcak çorbaya hasret Mehmetçiği yer sofrasında ağırladı.
Fotoğrafların medyada yer almasından sonra kalleş terör örgütünün tehditleri geldi ardı ardına...
Aslan Tatar dedi ki: "Öncelikle sormak isterim; doğduğum ve büyüdüğüm bu topraklarda şahsım olsun, rahmetli babam Mehmet Tatar olsun; ailem olsun hanginiz veya hanginizin akrabasıyla aynı ekmeği paylaşıp dertlerinizde yanınızda olmadık? Çok şahit olduk şimdi atıp tutan, menfaat peşine düşen zihniyetin gidip tekrar gelmelerine.
Yine her seferinde bu kapıya geldiğinizde size gönlümüz ve kalbimiz açık olmadı mı? Yarın geldiğinizde yine kapımız açıktır, bunu da hepiniz biliyorsunuz.
Çünkü bazıları her ne kadar kin ve nefretle beslense de; şükürler olsun, ben her zaman her Şırnaklı'yı kardeşimden öte görerek, hiçbir zaman kin ve nefret gütmedim. Sormak isterim, Şırnak bugün bu halde ise sizin hiç mi suçunuz yok? Bu hendek zihniyetiyle evinizi başınıza yıkmaya çalışan ve sizleri evinizi terk etmek zorunda bırakan bu belaya ne kadar dur dediniz?
20 Ocak tarihinde yapmış olduğum ve 'Gelin Allah için bu terör belasına dur diyelim' dediğim basın açıklamamda kaçınız gelip, arkamda durup yürüyelim dediniz?
Şimdi kalkıp bu memleketi bu hale getirip, Kürtlük arkasına sığınıp, halkını perişan edip, çıkar ve menfaati uğruna gençleri ölüme terk edip, buraları terk eden ve 'Biz sütten çıkan ak kaşığız' deyip Aslan Tatar'a okları çevirmek isteyen zihniyet şunu bilsin ki hiçbiriniz benim kadar ne Kürt olabilirsiniz ne de Kürtlüğünüzle gurur duyabilirsiniz.
Bugün bu memleketi yine terk etmeyen ben ve ailem ve bizim gibi bazı kardeşlerim olduk; siz neredesiniz?"
Bu açıklamadan bir gün sonra Aslan Tatar'ın 15 yaşındaki oğlu Bayram'ı vurdular evinin önünde. Askerlere çay götürürken... 'Siz neredesiniz?' sorusuna verecek yanıtları olmayanlar, sözde 'varlıklarını' yine kan, kin ve ateş kusarak gösterebildiler... Bu, 'acizlik' değil de nedir, söyler misiniz?
Tabii ki terörün bitmesi için babaların, oğullarını feda etmeleri gerektiğini söyleyecek değilim. Ama bu belayı başımızdan defedeceksek; bu, o bölgede yaşayan 'gerçek' insanların, katillerin yüzüne 'Aslan' gibi 'insansızlıklarını' haykırmalarıyla olacak.
Terör yüzünden ocağı sönen, evi barkı yıkılan, hayatı kararanların her geçen gün biraz daha yükselen sesi, Keleş mermisini bile geri sektirecek; göreceksiniz...