Geçtiğimiz hafta İstanbul ünlülerinin, sosyetesinin neredeyse tamamı Diyarbakır'da halaya durduğu, dönenlerin yarısı da Kovid-19 olduğu için magazin gündemi zayıf... Sabahtan beri ne yazayım diye düşünüyorum, bulamıyorum. Bildiğin yazar tıkanması...! (Şaka şaka...)
Ortaya karışık, 'Little little in the middle' tarzında bir şeyler yapayım bari... Magazin potpurisi olsun... Erkan Özerman ve kediciklerinden başlayalım mesela...
Best Model'la ilgili sansasyon yeni başlamadı aslında. Hafızaları zorlayın ve üç ay öncesine gidin... Bir fotoğraf vardı göz yakan cinsten. Bir otelin balo salonunda diz üstü çöküp, sıra sıra dizilmiş mayolu onlarca genç adam. Sanırsınız 300 Spartalı seçmeleri, sanırsınız bir Stanley Kubrick filmi sahnesi... Az dalga geçilmedi o fotoğrafla. Bir Adnan Hoca'nın kedicikleri, bir Erkan Özerman'ınkiler...
Aklımın hınzır tarafı, "Mayo tarihe karışmadı mı, bir Mehmet Günsür, bir de Best Model adayları niye mayoya takılı kaldı, bu adamlar aynı odada Kovid-19 olmayacak mı?" diyordu ama içten içe de hüzünlendirmişti bu fotoğraf beni.
O genç adamların bir Kıvanç Tatlıtuğ, bir Kenan İmirzalıoğlu, bir Çağatay Ulusoy olacağım umuduyla düştüğü durum acıklıydı. 20 yıl öncenin yöntemleriyle, bu devirde şöhreti yakalama peşinde olanların dramatik yansımasıydı. Oysa devir değişti, kartlar yeniden dağıtıldı. Oyuncu olmak için mayoyla poz verilen, şöhret uğruna "Tek isteğim dünya barışı" diye açıklamalar yapılan güzellik yarışmaları tarih oldu.
Yurdumun delikanlılarının, genç kızlarının mayoyla poz vermekten, Erkan Özerman'a 'masaj' yapmaktan, yönetmenin yatak odasında mesai harcamaktan ötesini yapması gereken zamanlardayız. Bunu hem bu yola baş koyanların, hem de artık tarihin tozlu yapraklarında kalması gereken Erkan Özerman'ın ve türevlerinin de anlaması gerekiyor.
VASAT ŞÖHRETLERİN ZAMANI
Yani aslında mesele, yıllardır herkesin ne yaptığını bildiği Erkan Özerman değil. Mesele, kadın ya da erkeğin hâlâ köle pazarındaki gibi teşhir edilmesi.
Devir değişti dedim ya, değişti de iyiye mi dönüştü derseniz o da değil. Artık kendini Tik Tok'ta komik duruma düşürenlerin, kıfayetsiz muhterislerin, vasat altı şöhretlerin zamanı.
Yani yolun başındaki bir gencin oturup düşünmesi gereken, çıkarması gereken dersler çok. Herkesin 15 dakikalığına şöhret olduğu zamanlardayız.
İçi doldurulmayan şöhretin kalıcı olmadığı devirdeyiz. Kendinizi bu zihniyetlerden koruyacak olan sizsiniz.
EZİK MİYİZ BİZ!
Yunan Josephine, Singapurlu Jasmine Sokko, Filipinli Nadine Lustre, Malezyalı Layla Sania tanıdık geldi mi size? Sanmam. Peki Sibel Can, Göksel, Hadise, Melike Şahin ve son olarak Kalben... Bu isimler tanıdık mı? Elbette. Tüm bu saydığım kadınların ortak bir özelliği var, hepsi de New York şehrinin en ünlü meydanı Times'ı süsleyen dev billboard'larda boy gösterdi. Son olarak Kalben'in bir fotoğrafı süsledi meydanı. 'Times Meydanı'nda güzelce salınıyorum' yazmış Kalben. Aynen öyle, bu ülkenin özgün müzisyenlerinden biri güzelce salınıyor o meydanda... Daha önce Hadise'nin, Sibel Can'ın, Melike Şahin'in, Karsu'nun ve dünyanın dört bir yanından yüzlerce kadın sanatçının salındığı gibi... Olay Spotify'ın müzik sektöründe kadın eşitliğini güçlendirmek üzere hayata geçirdiği Equal projesinin bir ayağı. Equal müzik çalma listesine Kalben, 'Bilmiyor İçin' adlı parçasıyla konuk oldu. New York Times Meydanı'ndaki meşhur reklam alanında boy gösteren Kalben, Türkiye Equal yerel çalma listesine girerken, aynı zamanda Türkiye kapağını da süsledi.
Özetle 'Türk'ün gurur günü' tarzı abartılacak bir durum olmadığı gibi "Aman parasını vermiş yaptırmıştır" denecek kadar da küçümsenmemesi gereken bir mevzu. Ama bir tespit yapılabilir. Mesela şöyle; bizim bilinçaltımız ezik! Konu sadece Times Meydanı'ında bir billboard'ta görünmekten ötesi aslında. Yıl olmuş 2021, Avrupa'nın, Amerika'nın sanat, spor konularında bizi yani Türkleri 'seçmesi' hâlâ gurur verici oluyor. Niye bu itilmiş psikolojisinden kurtulamıyoruz biz? Oysa sanatta, sporda, müzikte, oyunculukta müthiş bir genç kitleye sahip, başarılara imza atmış bir toplumuz biz. Bu gençlerin dünya çapında olması gayet normal, abartılacak bir şey yok.