Ciddiye almak! Esasen birçok kavganın, gıcık kapmanın, güç savaşının sebebi bu; ciddiye almak! Tam da almamamız gerekenleri... Karşımızdaki hangi damarımıza basıyorsa, bu işi öyle ustalıkla ve saniyesinde yapıyor ki sinirden kendimizi kaybediyoruz değil mi efendim? Üç beş gün sonra olanı ve verdiğimiz tepkiyi tekrar masaya yatırsak güleceğiz, utanacağız, 'Amma da saçmalamışım ha' çekeceğiz ama bünyeyi tutamıyoruz.
Alın size İbrahim Tatlıses...
Hiçbir kehanette kendisinin genç sosyetik kızımız Ceylan Çapa'ya gözdağı vereceği çıkmazdı herhalde. Gerçi her ne kadar sesine hayran olsak, gönül telimizin tarihine adını altın harflerle yazdırsak da; İbrahim Tatlıses'in bir zamanlar(!) kadınları tehdit etme, önünü kesme, had bildirme, ayar çekme konusunda bir Türkiye markası olduğunu da biliyoruz, duyuyoruz, magazin basınından takip ediyoruz.
ASLIŞAH'IN ŞOK DEMECİ
Efendim konuyu bilmeyenlere hızlı özet geçeyim: Ceylan Çapa'ya İbrahim Tatlıses- Derya Tuna ikilisinin oğlu İdo ile aşk yaşayıp yaşamadıklarını sormuşlar. Kim mi? Magazin muhabirleri canım. Çapa da "İdo mu, İbo mu? Tanımıyorum ben onu" cevabını yapıştırmış.
Yani demek istiyor ki; 'Benim onunla ne işim olur', 'Yok daha neler', 'İdo kim, ben kim şekerim, pesss'. Küçümseyen, muhatabını uyuz edebilecek, şımarıkça, özünde çocukça bir cevap. 'Hayır, İdo'yla tanışmıyoruz bile, yanlış bilgi' dese, kibarca çekilse konu kapanacak. Ve fakat gelin görün ki herkeste bir demeç ve giderlenme sevdası.
Yeri gelmişken diğer sosyetik tabir edilen (bir ırkmış gibi) tatlı kız Aslışah Alkoçlar şokumu da yazmak isterim.
Kendisinin hangi sebeple, hangi unvanla (anneanne Hülya Koçyiğit kontenjanından herhalde), hangi mesleğinin sonucunda (oyuncu mu, model mi, müzisyen mi, sporcu mu, yazar mı?) basına sevgilisiyle ilişkisini bitirme gerekçesini uzun uzun, halkın en merak ettiği konuymuş gibi, müthiş bir ciddiyetle açıkladığını da anlayamadım.
Anladığım tek şey; herkes ama herkeslerin sadece ve mutlaka ünlü olmak istediği.
Ki buradaki ironi de şudur: İşi gereği ünlü olanlar bugün ünlerini zararına iade etmeye razı. Özel hayatlarını korumak için bin bir takla atıyorlar.
Neyse... Hayat.
Dönelim Ceylan'ın dediklerine... Kız saçmalamışsa saçmalamış. Peki koskoca İbrahim Tatlıses ne yapmış? Sosyal medya hesabından aslanların kovaladığı bir ceylan fotoğrafını koyup altına 'Gezme ceylan bu dağlarda seni avlarlar' yazmış.Tebrik ediyorum, müthiş şık bir hareket. Yahu bu açık seçik tehdit. Küçücük kızı kocaman adam tehdit ediyor. Sus diyor, ağzını kapat, haddini bil, buralarda da görünme çekiyor. 'Hiç yakışıyor mu, elinizde verilebilecek cevap kıvamında bulunan tek şey bu mu?' sorusunu sormak istiyorum ama ne fayda? Buralarda yakışmayan o kadar çok şey oluyor ki.
Sonra gelsin manşetler.
Bİ'ŞEYİ CİDDİYE ALACAKSAK...
Diyorum ya bütün bunlar karşımızdakini, karşımızdakinin sözlerini gereğinden fazla ciddiye almaktan kaynaklanıyor. Ceylan o açıklamayı mı yaptı, İbrahim Tatlıses gülüp geçecek. Çocukluğuna verecek.
Kendisinin de kızı var; ne ceylanı, ne dağı, ne avı Allah aşkına. Ya da Tatlıses oturup iki derin nefes almak suretiyle, bu lüzumsuz cevaba niçin böylesine köpürdüğünü düşünecek.
Tekrar söylüyorum; bütün bunlar gereksiz yüklenen ciddiyet. Gereksiz kişilere, gereksiz sözlere, gereksiz olay bile olmayan olaylara.
Biraz vidaları gevşetmeyi, o basılması muhtemel damarlarımızı temizlemeyi, başkasının sözleri-davranışlarıyla kendimizi değerlendirmeye almamayı kıvırmamız gerek. Sana yoldan geçen bir deli 'Salaaak' diye bağırsa, 'Ben salak değilim' diye gidip adamın boğazını sıkmıyor, üzerine alınmıyorsun değil mi? Hah! Aynı mantık. Bi'şeyi ciddiye alacaksak, adam gibi ve sahici yaşamayı ciddiye almak yeterli.