BÖCEKLERİ KENDİME YAKIN BULUYORUM
Tasarımlarınızda böcek, kurbağa gibi hayvanlardan etkilendiğiniz görülüyor. Bu hayvanlara karşı sevginiz nereden geliyor?
Bir şeyin güzel ya da çirkin, iğrenç ya da pis olduğu bizim algımızla ilgili. Örneğin, böcek pis algılanan bir hayvan. Dışlanmış, çirkin görülmüş, başkalaştırılmış şeylerin içindeki güzelliği ortaya çıkarmayı seviyorum. Böcekler de çok güzeller, çok beğeniyorum. Hamam böceğini çok seviyorum mesela. Böcekleri elime alır incelerim. Böceklerin hayattaki duruşunu kendime benzetiyorum.
Ne açıdan?
Çok duygusal ve kırılgan bir insanım; çok kolay her şeyden etkilenebilirim ama bir yandan da tanıdığım en kuvvetli insanlardan da biriyim. Böcekler de öyle, bir hareketinizle ezebilirsiniz. Ama öbür tarafta atom bombasına bile dayanabilen bir hayvan ve hepimizden daha eski bir ırk. Dinozorlar gidiyor ama böcekler hâlâ burada...
Tasarımlarınızın manevi yönü de var mı? Enerji taşıdıklarına inanıyor musunuz?
Tabii ki. Kendi enerjimizi kendimiz yaratıyoruz; bir kişiye şans ya da şanssızlık getiren şeylerin kişinin inandığı şeyler olduğunu düşünüyorum. Özellikle içinde bulunduğumuz bu dönemde iyi enerjiye hepimizin ihtiyacı var. Benim koruyucu hayvanlarım var; böceklerim, kablumbağalarım vs. İnanılmaz büyük koruyucu bir orduyla geziyorum. Bunun dışında en önemli şey enerji gücü olduğundan, kendimi korumak için negatif hiçbir şey düşünmüyorum. Hayatımda tabii ki negatif şeyler oluyor ama ben kendi düşüncemle bu negatif şeyin de pozitif bir yere varacağını düşünerek kendimi kötü enerjiden uzak tutuyorum.
Hayatınızda keşke bunu yaşamasaydım dediğiniz bir şey oldu mu?
Tabii ki, herkesin hayatında bir sürü kötü şey olmuştur, benim de oldu. Çok kötü bir şeye bile 'Keşke olmasaydı' demiyorum; olması, yaşanması gerekiyormuş ve ondan da bir şeyler öğrendim diye bakıyorum.
GÖZ ESTETİĞİM GELİŞTİ
Osmanlı ve Çin kültürü tasarımlarınıza nasıl yansıdı?
Osmanlı ve Çin İmparatorluğu'nda adeta bir masal dünyası, inanılmaz bir kültür ve renk zenginliği var. Osmanlı'ya baktığınızda sadece bir hükümdarlık görmüyoruz; resim var, sanat var, harem kültürü var; farklı kültürlerin sofistike birleşimi var. Çocukluğumdan beri Osmanlı kültürüyle, sanatla iç içe bir ailenin içinde olmak da benim böyle bir kültürü benimsememe, göz estetiğimin gelişmesine faydalı oldu.
BİT PAZARLARINA GİDERDİK
Nasıl bir ailede büyüdünüz?
Çok mutluyum ki hem sanat olarak ilham alabileceğim hem de sanatçı olarak kendimi gösterme özgürlüğümün olduğu, kültürel dinamikleri yüksek bir ailede büyüdüm. Sanat eserleriyle, antika eşyalarla hep iç içeydik. Dayım Serdar Gülgün ve anneannem iyi koleksiyonerlerdir. Özellikle dayımın restore ettiği tarihi eser binalardaki mükemmelliyetten çok etkilendim. Hafta sonları antikaların satıldığı bit pazarlarına, müzayedelere giderdik.
BENİM KALEM TÜRKİYE
Türk bir tasarımcı olarak dünyaya açılmak size nasıl hissettiriyor?
Ülkemle de Türklüğümle de markamla da çok gurur duyuyorum. Global bir platformda bir Türk markası olarak biliniyor olmak beni çok mutlu ediyor. Burası benim kalem. Her ne kadar dünyaya açılsak da ilk mağazamı ülkemde açtım. Globalde de ülkemde de güzel büyüdük. Sağlıklı ve küçük büyümek önceliğim; işimin bir endüstriye dönüşmemesi için çabalıyorum.