Vahşice işlenmiş, tüyler ürpertici bir cinayeti bu kadar sulandırmak, magazinleştirmek, ticari meta haline getirmek ancak bize özgü bir
"yetenek" (!) olmalı... Son günlerdeki gelişmeleri
"ibretle" izliyorum. Baba
Süreyya Bey, zanlı
Cem Garipoğlu'nun amcası
Hayyam Garipoğlu'ndan
"helallik" olarak üç milyon Euro istemiş. Konuştuğum kim varsa, babaya öfkeli.
Süreyya Bey'in kararlı tutumuyla topladığı sempati, bir anda
"yerle yeksan" oluvermiş gibi. Ama ortada daha garip bir durum var: Ölen ve öldürenin aileleri arasında arabuluculuk görevine soyunan yerel gazeteci
Cemil Baran, bütün bu görüşmeleri, pazarlıkları gizli kamera ile kaydetmiş. Neden? İşte bu sorunun yanıtı çok önemli.
Cemil Baran "Ben gazeteciyim" diyor. Ama gazeteciliğin bitip, insanlığın başlaması gereken bazı sınırlar olduğunu unutuyor. Zira bu görev ona
"gazeteci" olduğu için verilmemiş.
"Evimin elektriği kesik. Bu işten maddi menfaat sağlamak isteseydim, kanal kanal dolaşır, parayla satardım" diyor. E, günlerdir
Kanal D ekranlarındasın zaten. Maddi olarak olmasa da
"gazetecilik şanı şöhreti" açısından ileriye dönük
"fiziki" bir kazanç elde etmişsin işte... Baba
Süreyya Karabulut da savunmada:
"Ben o parayla MS hastaları için hastane kuracaktım" diyor. (Münevver'in annesi MS hastası)
Cemil Baran iddia ediyor:
"Hayır! Bana bu parayla Amerika'ya yerleşeceğini söylüyordun. Burada da söylesene!.." Ah be
Süreyya Bey, keşke kan parası teklifi ilk geldiğinde
"Hiçbir canın maddi karşılığı olamaz. Paranız batsın. Ben kızımın katilinin adalete teslim edilmesinden başka bir şey istemiyorum" deseydin. Böylece daha
"hayırlı" bir iş yapmış olmaz mıydın?
Garipoğlu Ailesi,
Münevver'in adına okul yaptırır ya da yaptırmaz, MS hastalarına yardım eder yahut etmez. Bu, onların günah ve sevap hanelerini ilgilendiren bir konu değil mi? Ortalıkta dolaşan bir de komplo iddiası var. Bu varsayım,
Seda Sayan'ın programında da dillendirildi. Sözde;
Garipoğlu Ailesi,
Cemil Baran'ı ve gizli kamera tekniğini kullanarak,
Süreyya Bey'i toplumun nazarında küçük düşürmek için böyle bir olayı tertip etmiş... Tabii ki bunlar şimdilik söylenti ya da iddiadan öte bir anlam taşımıyor. Beni asıl ilgilendiren ise bir insanlık ayıbının nasıl gerçek yörüngesinden çıkıp, maddiyata, ranta, kişisel menfaatlere doğru savrulduğu. Yahu bir kızın kafası kesilerek, vücudu çöp konteynerine atıldı. Zanlı aylardır ortalarda yok. Biz tutmuş paradan, puldan, teğmenin mesajlarından, hikayenin film mi kitap mı olacağından, şundan bundan söz ediyoruz. Henüz omuzlarımızın üzerindeyken, aklımızı başımıza alalım!..