Dünyanın en popüler süper kahramanı 'Spiderman', çizgi roman dünyasının bana göre en gerçek karakteri... En kıskanılan özelliği ise duvarda yürümesi...
(Hemen hemen her türlü yüzeye yapışarak yürüyebilmektedir) Küçükken birçoğumuz ona özenip okuldan kaçmak için Spiderman'i aratmayan yöntemler denemişizdir. 'Andrew Garfield yapabiliyorsa, biz de yapabiliriz' dedik ama velilerimiz okullarımıza çağırılıp disipline gittiğimiz açıklanınca, pek başarılı olamadığımızı anladık. Yıllar geçti, 'Spiderman' olma isteğimiz hiç azalmadı.
'Bu adam nasıl oluyor da duvarda yürüme sanatını bu kadar güzel icra ediyor?', 'Bu sahneler nasıl çekiliyor?', 'Bu duvarda nasıl atlayıp zıplanıyor; tehlikeli değil mi?' sorularının cevabını aksiyon sahnelerinin gizli kahramanı Ömer Boduroğlu'ndan dinledim. Hatta dinlemekle kalmadım, "Madem bu kadar seviyorsun; seni 'Spiderman' gibi yürütelim" dedim ve kendimi bir anda bir binanın en üst katında buldum.
GÜVENLİK ÖNLEMİ VAR
Aksiyon sahnelerinin hazırlık süreci biraz uzun sürüyor. Önce ekip, güvenlik önlemleri için hummalı bir çalışma yapıyor.
Sonra her şey tamamsa atlanılacak binanın tepesine çıkıyorsunuz; orada gerginlik başlıyor tabii... Kalp atışları hızlanıyor, insan yüksekten aşağı bakınca bir an bayılacak gibi oluyor. 'Kim atlayacak buradan; ben mi, hayatta olmaz!' demek için çok geç galiba.
"Dublör var mı?" diye bağırıyorum ama çoktan aparatları vücuduma takan ekip, beni aşağıya atmayı bekliyor. 'Spiderman' gibi süzüleceğim diye girdiğim hallere bakın! Ekibe son kez bakıp "Galiba benden kurtuluyorsunuz" diyorum. Ben 'Spiderman'im ve kendimce bir dünya kuruyorum.
Olmazsa olmazım yüksek binalar!
Aslında tercihim gökdelen ama kendime uygun gökdelen yok İstanbul'da!
İnsan 101'inci katta durup bir soluklanmak, sonra yan gökdelene geçmek istiyor.
Ama yok! O yüzden Türkiye'den Spiderwoman çıkmıyor demek(!) Ben tam vazgeçecekken, Boduroğlu anlıyor ve "Çekin ipi" demesiyle birlikte ip geriliyor.
Ben havada kuş misali çırpınıp duvara konuyorum.
Tabii ki yürümek zor!
Yürüyor gibi yapıyorum ama kontrolü gerçekten güç. Tabii eğlenceli yanları da yok değil!
Dönüyorum sürekli...
"Oley be! Özgürüm ve inmek istemiyorum" diyorum ama yer çekimine karşı durmak da çok zor. Neyse bu sahneler demek böyle çekiliyormuş. "İnebilir miyim artık" derken meraklı bakışların eşliğinde aşağı indiriliyorum. Boduroğlu'na hemen "Ne zor iş bu, ama eğlenceli" diyorum. Niye insan dublör olmak istesin; alın adrenalin! Ömer Boduroğlu hemen açıklıyor: "İnsan yaşadığını hissediyor ama yapımcılar oyuncularını riske atmamak için istiyor. Ancak lütfen seyirci denemesin!
İzlesin ama denemesin!" Birçok aksiyon sahnesine imza atan Boduroğlu, o tehlikeli sahneleri çekmenin zorluklarını anlatırken, birçok usta isim yetiştirdiklerini ve bu sayede işlerin güvenli ve hızlı ilerlediğini söylüyor.
İPLER SİLİNİYOR
Filmdeki karakterlerin gerçek hayatta yerçekimi dolayısıyla yapamayacakları bazı hareketler var; tıpkı benim duvarda yürümeye çalışmam gibi... Bu sahneleri çekmek için ince ip ve halatlardan yararlanılıyor. Oyuncunun kıyafetlerinin içine giydirilen özel bir aparat sayesinde, kullanılacak ipler fazla belli olmadan oyuncunun vücuduna bağlanıyor ve daha sonrasında görünen bu ip bilgisayarda kare kare siliniyor. Böylece oyuncunun normal hayatta yapamayacağı hareketleri yapması sağlanıyor.
***
SAHİBİNDEN SATILIK SENARYOLAR
Türkiye'de film yapımcılarına ulaşamayan genç bir sinemacı, çareyi senaryosunu internet üzerinden satışa çıkarmakta bulmuş. İlan sahibi, hiç çekilmemiş uzun metraj film senaryosunu 100 bin liradan satışa çıkarmış.
'Fikrim var ama param yok!' diyen yüzlerce sinemacı var; eğer onlardan biriyseniz, hayat bilgisi derslerinden öğrendiğimiz imece usulünün ta kendisi bir projeyle tanıştırmak istiyorum sizi... Kökü eskiye dayanan bir para toplama yöntemi olan kitlesel fonlamada; projenizi sunuyorsunuz ve insanlardan katkı sunabilecekleri meblağlarda destek bekliyorsunuz.
İhtiyacınız olan tutarı, belirlediğiniz zaman içerisinde toplayabilirseniz; para sizin oluyor ve projeyi gerçekleştiriyorsunuz.
Amerika'dan sonra tüm dünyaya yayılan, son beş yıldır hayli popüler olan 'kitlesel fonlama' (Crowdfunding) sistemi, sinema filmlerine sponsorluk yapıyor. Geçtiğimiz günlerde yönetmen Harun Özakıncı, çekmeyi beklediği '7 Bölgeden 7 Cüceler' isimli yeni projesinden bahsetti. Dinlerken çok güldüm.
Cüceler çok eğlenceli bir şekilde yazılmış. Çocuk filmi demek +1 bilet demek; şu fonlamayı denesek mi ne dersiniz?