Seda Sayan bu sezona
"kabuk değiştirerek" girdi. Sosyal konulara ağırlık veren, sorumlu, sorun çözücü bir programcı olma iddiasıyla ağır döpiyeslere bürünüp,
"Susma" dedi. Ancak bir süre sonra kendisi sustu. Zira programın mayası tutmamıştı.
Sayan, bir daha gündüz programlarında canlı yayın yapmayacağını belirtmişti ama son sözü her zaman
Reyting Hazretleri söylerdi. Nitekim, Sayan
"Yalnız Değilsiniz" adıyla aynı kanal ve kuşakta yeni bir
"canlı" yayına başladı. Önceki gün programda 3 buçuk yaşındaki bir çocuğun katili aranıyordu. Acılı aile güçlükle konuşuyordu. O sırada programın sanatçı konuğu
Güllü stüdyoya geldi. (Aslında dramatik bir öyküsü olan yakınını getirmek için oradaydı) Az önce hıçkırıklara boğulup, gözyaşı döken
"stüdyo insanları" Güllü'den bir şarkı istediler.
Seda Sayan da
"Söyleyecek, söyleyecek, reklamlardan sonra Güllü size şarkı söyleyecek" diyerek, reklama pas attı. Dönüşte
Güllü bir şarkı tutturmuştu. Ama
"stüdyo insanlarının" beklentisini karşılayacak kıvamda bir şarkı değildi. Biraz dertli bir melodiydi. Halbuki şöyle oynak bir şey seslendirse, eminim o
"stüdyo insanları" az önce gözlerini kuruladıkları simli mendillerini sallayarak, göbek atarlardı. Unutmuş olabileceğinizi düşünerek, hatırlatıyorum: Program, acılı aile ile beraber 3 buçuk yaşındaki bir çocuğun katilini arıyordu...
Seda Sayan,
Müge Anlı'nın kıta sahanlığına girmekle doğru mu etti, bilemiyorum. Zira,
Sayan'ın
"iki arada bir derede" kaldığını düşünüyorum. İnsanlar yıllardır
Seda Sayan'ın kendilerini eğlendirmesine alışmış. Önemli bir kesim, bu beklenti içinde. Ama öte yandan gündüz programlarının tamamıyla sığ magazine teslim edildiği o garabet günleri de unutmamak lazım. Durum böyle olunca; ağıtlarla, halayların, gözyaşları ile şen kahkahaların birbirine karıştığı, acıların şarkılarla
"soslandırıldığı" acayip bir program türü ortaya çıktı. Evet, bu tür programlar kayıpların bulunmasına, cinayetlerin aydınlanmasına katkı sağlıyor. Ama bizim programcıların
"sosyal sorumluluktan" anladığı, sadece üçüncü sayfa faillerinin yakalanması... Kayıp bir çocuğun peşine düştünüz ve ailesini ekranlarda ağlattınız mı,
"sorumluluğunuzu" yerine getirmiş sayılıyorsunuz. Ama okula gidemeyen kızlar, sanayi sitelerinde üç kuruşa sömürülen çocuklar,
Güneydoğu'da töre kararıyla tek göz odaya hapsedilen gençkızlar, mayına kolunu bacağını kaptıranlar, okulsuz öğretmenler, öğretmensiz okullar bu programlarda yok. Çünkü bu dramlar,
Reyting Hazretleri'nin parasıyla tek kuruş etmiyor!..