Bir Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri'nde yine bir sanatçı linç edildi. Ödül alan sanatçı konuşmasında lince neden olacak malzeme vermemeye dikkat etse bile, bu sefer "Neden Erdoğan'dan ödül aldın?" diye linç ediliyor. Alıştık bu linçlere!
Ahmet Hakan, son linç kurbanı Mazhar Alanson'un konuşması için "Minik bir iletişim stratejisi eksikliği var gibi..." diye yazdı. Sonra Ertuğrul Özkök, 'Bak Mazhar Kardeş, hepimizi çok incittin' diye köpürdü!
Mazhar Abi'nin suçu ise "Bunca yıldır çok ödül aldık. Maalesef taşınmalardan dolayı saklayamadım. Ama bu ödülü ömrümün sonuna kadar saklayacağım" diye espri ve şakayla karışık bir iltifatta bulunması.
SİNEKTEN YAĞ...
Hakan'ı bilmiyorum ama Özkök'ün Mazhar Abi'yi tanıması gerek. Mazhar Abi'yi tanıyanlar, yıllar geçse bile onun hâlâ asi rock'çı bir ruha sahip olduğunu, şakayı, esprili bir insan olduğunu bilirler. Ben kendisiyle birkaç röportaj yaptım, uzun sohbetlerimiz oldu. Bence aldığı bazı ödüller Mazhar Abi'nin umurunda değil, kariyeri boyunca kamyon dolusu ödül almıştır. Ve eşi Biricik Suden ev değiştirmeyi sevdiği için taşınırlarken eminim o ödüllerden bazıları kaybolmuştur.
Bugün Mazhar Abi'yi eleştiren gazeteciler, kendilerine verilen ödüllerin birçoğunu almaya bile gitmezler. Hatta gazetelerde bir görevi de işi çıkan müdürün yerine ödül almak olan insanlar vardır! Ülkemizdeki ödül enflasyonu da ayrı bir tartışma konusu!
Ama Cumhurbaşkanı'nın verdiği ödülün yeri başkadır. Çünkü Cumhurbaşkanı o ödülü, kendisini seçen milyonlarca insanın adına vermektedir. O ödül milletin ödülüdür!
Mazhar Abi de bu ödülün kıymetinin altını çizmek için öyle esprili bir açıklama yaptı işte. Ama yine bazıları sinekten yağ çıkartırcasına, küçük bir esprinin üzerinden Mazhar Abi'yi linç ediyorlar. Mazhar Abi'nin daha önce aldığı bütün ödüllerin değersiz olduğunu düşündüğüne inanan varsa ya Mazhar Abi'yi ya hiç tanımıyorlar ya da tanısalar da lince bahane arıyorlar. Benim asıl üzüldüğüm; her sene bir sanatçı linç edilirken, diğer ödül kazananların hiç konuşulmaması. Nasıl değerli insanlar oldukları bir gün bile gündemde kalmıyor. Varsa yoksa linç!
***
CAN YAMAN'IN YAZAR VERSİYONLARI
Geçtiğimiz günlerde Sertab Erener'i, magazin gazetecileri fotoğrafladı. Sertab da bu makyajsız ve asıl önemlisi izinsiz fotoğraf için tepkisini gösterdi ve "Ben ünlü değilim, çekmeyin beni" diye bağırdı.
Vay sen misin bunu diyen! Kelebek yazarları, Erener hakkında acımasız yorumlarda bulundular. Cengiz Semercioğlu, "Evet, fotoğraf kimsenin hoşuna gidecek bir kare değil. Bırakın ünlü olmayı, kadın olmayı, erkek ya da ünsüz olsanız da böyle bir fotoğrafınızın çekilmesini istemezsiniz. Ancak ünlü olmanın bir bedeli var" dedi.
Onur Baştürk ise "Erener'in kızmasının nedeni o an gerçekten iyi görünmediğine ya da estetikli halinin çok belli olacağına inanması. Ama fotoğrafçılar onun iyi görünme anını bekleyecek değiller" yorumunu yaptı.
Aslında hiç bu polemiğe girmek istemiyordum. Çünkü meslektaşlarımın asıl dertlerinin çok konuşulmak olduğunu, "Berbat yorum yapsak da olsun, gündeme geldik ya" dediklerini düşünüyorum. Bir de Ömür Gedik var, o hemcinsleri hakkında onur kırıcı yorumlar yapmaktan bile çekinmiyor. Kadınların giydiği şort için 'ayıp sınırı' belirleyen Gedik, Can Yaman'ın çirkin sözleri için "Onunla arka odaya geçme imkanı olsa bir dakika bile düşünmeyecek kadınlar bile eleştirdi Can'ı. Pes yani!" demişti.
Asıl size pes yani! Erener'i "Ne yaparsan yap bir gün yerçekimine karşı duramazsın... Kadınların yaş aldıkça, fotoğraflarının yanına açılan parantezin de kadına karşı şiddetin bir başka yüzü olduğunu düşünüyorum" diye devam eden uzunca bir açıklama yapmak zorunda bıraktınız.
"Kimsenin hoşuna gitmeyecek fotoğraf", "Estetikli olduğu ortaya çıktı", "Ama sen ünlüsün!"... Bunlar kadına karşı psikolojik şiddet kabul edilecek berbat yorumlar.
Aslında bu üçü de, Can Yaman'ın köşe yazarı versiyonu. Elbette Can kadar kaba değiller ama kibarca 'pes' dedirtecek yorumlar yapıyorlar.