Peşinen söyleyeyim, bu yazının hedefi Yunan milleti değil, Yunan hükümeti. Yoksa benim çok sayıda Rum dostum var. Ege'nin karşı kıyısında benim gibi düşünen bir çoğunluk olduğundan da adım gibi eminim.
Efendim, bayramda bizim turistlerin büyük çoğunluğu yine Yunan adalarına aktı. Orada Euro'ları çatır çatır harcadı, en kritik dönemlerinde Yunan hükümetine önemli bir ekonomik katkıda bulundu. Peki biz dövizleri Yunan'a saçarken onlar ne yaptı? Kendilerine sığınan FETÖ'cü alçaklara kucak açıp onları bağırlarına bastılar. Yetmedi, Ege'de kendi karasularında avlanan Türk balıkçılara ateş açtılar.
Eğer dik duracaksak, 'hep birlikte' durmalıyız. Başkan'ın tek bir sözüyle, milletine destek olmak adına yastığının altındaki 5 gram altını, 2 doları bozdurmak için döviz bürosunun önünde kuyruğa giren Ayşe Teyze'yi unutmamalıyız. O Ayşe Teyze'nin ninesi ki; Yunan, İzmir'i işgal ettiğinde cephedeki kocasının emaneti tek alyansını Kuvayı Milliye'ye bağışlamakta bir an tereddüt etmemişti.
Bırakın şu Yunan adaları sevdasını ne olur. Tamam, bir zamanlar 'ucuz' diye koşardınız oralara biliyorum. Şimdiki döviz kuruyla bir limonatayı 80 liraya içeceksiniz oralarda, unutmayın. Bir de Küçükkuyu'yu, Assos'u, Altınoluk'u, Cunda'yı, Ören'i gördünüz mü ki, koştunuz hemen Mikonos'a?
Diyeceğim o ki; Yunan Sahil Güvenliği'nin günahsız Ali Kaptan'a sıktığı kurşunun finansörü olmayın.