DHA'nın haberine göre Gülten Taranç, 2013 yılında İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Sinema Televizyon Bölümü'nden mezun oldu. Uzun süre sinema sektöründe iş arayan Taranç, şişman olduğu gerekçesiyle birçok kapıdan geri çevrildi.
Kendi çabasıyla film çekmeye karar veren Gülten Taranç, gerekli teknik ekipmanı binbir güçlükle biriktirdiği parayla aldı. Ancak Gülten Taranç'ın evine giren hırsız, teknik ekipmanları çaldı.
Taranç, tekrar sinema sektörünün kapısını çaldı ancak yine şişman olduğu gerekçesiyle iş bulamadı. Sinema filmi çekmek için banka kredisi çeken Gülten Taranç, 18 günde ilk uzun metraj filmi olan 'Yağmurlarda Yıkansam'ı çekti.
Ve bu film, Antalya Uluslararası Film Festivali'deki Rengarenk seçkisinde 'En İyi Film' ödülünü kazandı.
İŞTE AZMİN ZAFERİ
İşte festivaller bunun için var, işte azmin zaferi! Taranç, festivalden kazandığı parayla kredi borcunu ödeyecek ve yeni bir film çekme şansına sahip olacak.
Taranç'ın öyküsünden çıkaracağımız asıl ders ise toplumda kilolulara karşı uygulanan ayrımcılık. Taranç, Türkiye'de sanatsal kaygının olmadığını belirterek, "Türkiye'de insana biçimsel yaklaştıkları gibi sanat eserlerine de öyle yaklaşılıyor" diyor. Az bile söylüyor.
Taranç'ın iş bulamadığı alanlar medya ve sinema sektörü.
Üstelik Taranç'ın kameranın önüne geçmek gibi bir derdi de yok; o kameranın arkasından kendi öykülerini çekmek istiyor sadece.
Taranç haklı, yıllardır medya ve sinema sektörlerinin içindeyim. Genelleme yapmak istemem ama bu sektörlerde işe alımlarda görsel kaygılar genelde ön planda tutuluyor.
Elbette kamera karşısına geçireceğiniz insanda görsel, biçimsel kaygılarınız olabilir ama bu kaygılar her şey demek olmamalı. Özellikle sinema ve dizi sektöründe kamera arkası işlerde bile bilgi ve birikime değil, fiziksel güzelliğe önem veriliyor.
Elbette dünya var olduğundan beri güzel olana her zaman pozitif ayrımcılık uygulandı ama teknik işlerde bile işi iyi yapacak kilolu aday varken; iş tecrübesi olmayan, bilgi birikimi geride ama güzel olanların tercih edilmesi ayrımcılıktır.
Normalde topluma örnek olması gereken sinema ve medya sektöründe kilolulara karşı ayrımcılık yapılması büyük ikiyüzlülük.
Gülten Taranç'ın bu ikiyüzlülüğe ve ayrımcılığa rağmen pes etmemesi ve çektiği filmle Antalya'da ödül alması ayrıca övgüyü hak ediyor. Bu arada Taranç'ın ödül alan filmi 'Yağmurlarda Yıkansam'ın kadın cinayetlerini çok farklı bir açıdan ele alması da rastlantı değil. Bir derdi, anlatacak bir öyküsü olanlar bütün zorlukları geçip yönetmen olabilirler.