Geçen hafta okurumuz Nurdan Çopur'un FOX'taki Ferhat ile Şirin dizisini eksen alarak yaptığı "Dizilerde iki kardeş aynı kişiye aşık olmasın artık" yorumu büyük ses getirdi.Pek çok izleyicimiz dizilerdeki konu sıkıntısını ve tekdüzeliği eleştiren yorumlar gönderdi:
* "Türk dizilerinin malum kaderi. Bir konu az biraz tutar. bütün diziler aynı konuyu işler. Bu kısır döngüden çıkılamadı." (Figen Ceylan)
* "Bu dizinin orijinalini ben yazmıştım. Böylesine saçmalıklar asla yoktu. Tersine, dört ülkede geçer, derin bir Anadolu efsanesi olan Yıldızname'nin günümüze uyarlanmasıyla başlar ve kendi felsefesiyle yolculuğuna devam ederdi. Özetle; ciğer gitmiş ama tarifi bende kalmış." (Murat Ceylan)
* "Vallahi ne mafyalar olsun, ne silahlar, ne de aşiretler. Kimin eli kimin cebinde belli değil. İğrendik artık. Toplum da şaşırdı. Bir sürü babasız çocuk, çarpık aileler..." (Dilek Atak)
* "Yeter artık yahu, bu nedir? Memlekette kız mı ya da erkek mi kalmadı da iki kardeş aynı kıza ya da erkeğe aşık oluyor. Böyle diziler çekerek Türk toplumunun ahlak yapısının temellerine dinamit koyuyorlar. Tamam, anladık, böyle kepazelikler ve ahlaksızlıklar yapanlar var ama bunu bütün toplumun geneline yaymak çok yanlış. İşin korkunç tarafıysa, bir süre sonra bu durumun olağan karşılanması." (Recep Bilir)
'Taklit dizilerden yorulduk'
Köşemizin gedikli okurlarından Haluk Zırh, geçenlerde yazdığım "Diziler bizi yaşlandırıyor" başlıklı yoruma kendi bakış açısını eklemiş:
"Günaydın Sayın Yüksel Aytuğ, yazdığınız gibi geleceğimiz olan çocuklarımızın ders alabileceği, örnek olabilecek diziler çevrilmiyor. Yeni başlayan ve başlayacak olanlara da bakıyorsunuz, hepbi birbirinin taklidi, yani yeni bir şey yok maalesef. Örneğin Azize, EDHO taklidi bir dizi. Gençlerimize umut verecek, ufuklarını açacak, aile sevgisini aşılayacak dizilere ihtiyacımız var."
'İnsanlar sınavla engelli olmuyor ki...'
Yüzde 69 fiziksel engelli okurumuz İbrahim Halil Durgan geçen yıl da bu dönemler engellilerin sorunlarını içeren bir yazı ile huzurlarınızdaydı. Engelliler Haftası'nı yine boş geçmemiş:
"İşverenler, engelli personel alırken bile önümüze engeller koymayı ihmal etmiyorlar. Lütfen iş ilanlarına bir göz atın, hemen hemen hepsinde 'Yoğun iş temposuna uyum sağlayabilecek' niteliği isteniyor. Sıfır empati ve tavan yapmış bir para hırsı.. Yahu bu insanlar engelli statüsünü sınavla kazanmıyor ki. Hatırlatayım: engellilik durumu doğuştan gelir veya sonradan geçirdikleri bir kaza ya da hastalık sebebiyle zorunlu hayat arkadaşı olur insanlara... Yazacak o kadar çok şey var ki ama yazmakla çözüm bulunamıyor. Yine de bir umut işte. Engelsiz bir yaşam dileğiyle..."
Engelliler Haftası'nda TRT Müzik kanalının muhteşem programı Engelsiz Sahne'ye de seyirciden teşekkür var. Kıdemli okurlarımızdan Mustafa Ertuğrul yazmış:
"Dün akşam ailecek izlediğimiz Engelsiz Sahne (Sizin sayenizde) o kadar etkiledi ki anlatamam. Yıldız Kartal hanımefendi hayata tutunmanın ne demek olduğunu hepimize gösterdi. Ülkemde engellerin ağır ağır kaldırıldığını görmek de çok güzeldi. Bağlantılar sonucu göz yaşlarını tutabilmek mümkün değildi. Metin Özülkü beyin bu programı uzun süre devam ettirmesi temennilerimle..."
Ne demiş?
"Wi-fi görmüş telefon gibi her önünüze gelene bağlanmayın..." (Sosyal medyadan)
Gaf kürsüsü
Haberlerde izledim. Ümraniye'deki üst geçidin çıkışında engelli rampası var ama inişinde yok! Üzerinde de kocaman bir afiş: "Engellilerin yanındayız - İstanbul Büyükşehir Belediyesi."
Z
ap'tiye
Türkler, 'Şahane Cuma' çılgınlığında en çok tuvalet kağıdı ve bebek bezi satın almış. Yani yatırımı 'altına' yapmış!