Televizyon seyircisi, yabancı yapımlardan "devşirme" dizilerden bıkmış görünüyor. Okurumuz Çisil Oğuz, sanat-yaratıcılık ilişkisinden yola çıkarak konuya etkileyici bir yorum getirmiş: "Çok uzun zamandan beri canımı sıkmakta olan bir şeyi sizinle paylaşmak istiyorum ve bunu bir şekilde dile getirebileceğinize inanıyorum. Maalesef Türk insanının en büyük zaaflarından biri televizyon ve çoğunluğun sanatla kurduğu en büyük ilişki bu metal parçasıyla sınırlı. Klasik müzik konserlerini duyunca burun kıvıran, operanın dünyanın en sıkıcı şeyi olduğu konusunda çevresinde genel bir kanı oluşturan veya tiyatroya gitmeyip zaten bu konuda diğer ülkelere göre geride kalmış tiyatromuza katkıda bulunmayan hatta bu sorunun farkında olmayan insanlardan bahsetmiyorum bile. Biliyorum ki ekonomik anlamda geri kalmış bir ülkede insanların, politika üzerine görüşleri bile 'Burası Türkiye' cümlesi etrafında dönerken, günde çoğu zaman 10 saatten fazla çalışan insanların sanata ayıracak vakitleri ve güçleri kalmıyor. Akşam işten dönen aile babalarımız eşleriyle birlikte çok sevgili dizilerimizi izliyorlar, kafalarını dağıtıyorlar. Şüphesiz çocukları da onlara katılıyor. Demek istediğim şey, diziler kaldırılsın, onun yerine çocukları ekran başından ayıramadığımız için bari yararlı programlar konulsun değil. En azından bu dizilere sanatın en önemli özelliklerinden biri olan 'özgünlük' getirilsin.
"VERSİYON" İZLEMEK SIKTI
Situation Comedy (Sit-com) olarak bilinen bütün dizilerimiz, Amerikan dizilerinin, filmlerinin veya Avrupai yapımların güzel örnekleri: 'Cuma'ya Kalsa / According to Jim', '1 Kadin 1 Erkek / Un Gars Une Fille', 'Bir İstanbul Masalı / Sabrina', 'Doktorlar / Grey's Anatomy', 'Tadımız Kaçmasın / Everybody Loves Raymond', 'Tatlı Cadı / Sabrina', 'Yine de Aşığım / Mad About You' ve sayamayacağım daha bir sürü dizi. Bununla birlikte orijinallerinden esinlenilmiş ama tıpatıp benzerlik göstermeyen Türkiye'ye daha uygun hale getirilmiş olan dizilerimiz de var. Örneğin; 'Kavak Yelleri'nin, 'Dawson's Creek' dizisinin Türkleştirilmiş versiyonu olduğunu gözardı etmek, 'Çocuklar Duymasın'ın ünlü 'Married with Children'a benzemedigini söylemek biraz zor. Ayrıca sadece diziler ve filmlerin değil, müzikallerin de Türk dizilerinin üzerindeki etkisi inkar edilemez; Yağmur Zamanı, eski bakıcılarından nefret eden çocuklara kendini sevdiren bakıcının sert babaya aşık olması konusuyla, ünlü müzikal 'Sounds of Music'e benzemiyor muydu? Veya Türk tarihinin önemli kesitlerinden birini yansıtan 'Elveda Rumeli'nin "If I were a rich man" sözleriyle aklımıza kazınan "Fiddler on the Roof"a (Damdaki Kemancı) olan inanılmaz benzerliği kimsenin dikkatini çekmedi mi? Yasal anlamda gerekli düzenlemeler yapılsa da Türk halkının beğeniyle takip ettiği bu 'sanatsal' aktivite diyebileceğimiz dizilerin özgünlükten yoksun olması can sıkıcı. Bazı şeylerin üzerine düşünmek ve yaratıcılıkta bulunmak çok zor olmasa gerek..."