Kanalların en iddialı dizileri birer birer yayından kalkıyor. En şatafatlı 'Yeşilçam devşirmeleri' beklenen reytingi alamıyor.
Peki neden?
Çünkü sektörün beyin takımı henüz Türk izleyicisinin karakteristik özelliklerini kodlayabilmiş değil. Talep ve alışkanlıkları belirlemek yerine en pahalı yöntemi deniyorlar: Göle maya çalmayı...
İşte,bu nedenle her hafta cumartesi günleri sözü okura bırakıyorum ki, televizyon sektörüne yön verenler, hedef kitleyi daha iyi tanıyabilsin.
Okurumuz Sevda Karaoğlu'nun diziler konusundaki değerlendirmesi de bu haliyle bir 'rehber' niteliğinde:
YALAPŞAP AYRILIYORLAR
"Merhaba Yüksel Bey, dizilerden ayrılan oyuncularla ilgili yazınız üzerine ben de fikrimi belirtmek istedim. Öncelikle söylediğiniz doğru. İzleyici, alıştığı karakterden hemen vazgeçemiyor.
İkinci nokta ise alıştığımız karakterin unutulması için zaman tanınmıyor. Kenan İmirzalıoğlu, Ezel'den sonra, Kıvanç Tatlıtuğ ise Aşk-ı Memnu'nun ardından bir sezon ara vererek bu problemi yaşamadılar. Dolayısıyla yeni karakterleri de izleyiciden kabul gördü. 'Hazır prim yapıyorken, pastadan payımı almaya devam edeyim' diye düşünenler maalesef bu sonuca razı gelmeli. Gözardı edilen şu ki, izleyicinin bağlandığı, oyuncunun kendi değil, dizideki karakteri. Adı geçen oyuncuların çoğu, dizilerden yalapşap ayrıldıkları için bu durum izleyiciyi tatmin etmedi. Yani karakterlerin yarım kalan işleri vardı adeta.
YARI YOLDA KALIYORLAR
Dizilerle ilgili bir başka problem ise senaryoların başından sonuna kadar düşünülüp hazırlanmaması... Yani 'Üç bölüm çekelim de bir şekilde uzatırız' mantığıyla hareket edilmesi başarısızlığı getiriyor.
Halbuki yola çıkarken nereye varacağınızı bilmeniz yolculuğunuzu garanti altına alır. Yoksa yarı yolda kalırsınız.
Filmlerin diziye dönüştürülmesinin başarısız olduğunu daha önce de gördük. Al Yazmalım, İffet gibi... Hikayesini bildiğimiz bir şeyin şişirmelerle uzatılması izleyicinin ilgisini azaltıyor. Hele de oyuncu seçimi hatalı olursa.. (Kadir İnanır ve Türkan Şoray'a yeniden hayat vermek kolay mı?) Böyle olunca da durum hayli vahim hale geliyor.
Son Yaz: Balkanlar 1912 ise Elveda Rumeli'nin mirasyedisi gibi kaldığı için Balkan kökenli olmama rağmen ilgimi çekmedi.
İzleyici romandan çevrilen dizilerden, birbirinin kopyası yapımlardan, kardeş kavgalarından, tecavüz sahneleri ile prim yapmaya çalışan dizlerden sıkıldı. Göz boyamaya çalışan değil, göz dolduran yapımlar görmek dileğiyle, teşekkürler..."