Dizilerde konu yelpazemiz ne yazık ki çok sınırlı. Ya mafya çatışmaları, ya aşk üçgenleri, ya da kısır intikam hikayeleri... Oysa batıda ve özellikle yabancı drama portallarında bilim kurgudan polisiyeye, korkugerilimden fantastik öykülere kadar neredeyse tüm zevklere hitap edecek diziler var.
Özellikle son zamanlarda ekranları ihanete uğradıktan sonra adeta birer psikopata dönüşüp, intikamlarını akla hayale gelmedik yöntemlerle almaya çalışan kadınlar kapladı. İsmini vermekten kaçınan bir okurumuz, hem bu durumu eleştiriyor hem de izleyicinin aile dizileri özlemini diye getiriyor:
"Yüksel Bey, köşenizi uzun zamandır beğenerek takip ediyorum. Benim mesaj atma nedenim, pek düşkün olmasam bile TV'de izleyebildiğimiz çok sınırlı aile dizilerinin reyting kaygısı ile (özellikle devlet televizyonunda) kaldırılmaları. Uzun süredir TRT-1'de yayınlanan Kalk Gidelim adlı diziyi takip ediyorum, aile bağları, insan ilişkileri, doğal yaşam ve bir miktar komedi içeriği ile izleyiciye katkı sağlayan yanları olduğunu düşünüyorum. Bu dizinin (daha önceki benzeri nitelikli birkaç dizi gibi) yayından kaldırılacağı söylentilerini duyuyoruz. Bizim çocukluğumuz zamanındaki Dallas gibi dizilerin yerli versiyonları olan ve neye hizmet ettiği, hangi toplumsal kesimleri örneklediği, nasıl bir katkı sağladığı, sanatsal olarak seviyelerini çoğunlukla anlayamadığımız ve bizce aldıkları reytinglerin de abartıldığı dizilerin doldurduğu TV ekranlarında böylesi ender aile dizilerinin devam etmesi bizleri sevindirecektir. Sağlıklı günler dilerim."
Amatör sporculardan köşemize destek
Geçen hafta serbest dalış rekorlarını altüst eden Fatma Uruk ve yüzmedeki gururumuz Emre Sakçı'yı eksen alarak, medyanın amatör sporlara nasıl duyarsız kaldığını anlatmıştım. Cesur Kılıç adlı okurumuzun takdiri, ne kadar önemli bir konuya parmak bastığımızı gösterir nitelikteydi:
"Değerli Yüksel Bey, yazılarınızı uzun zamandır keyifle okuyorum. Toplumsal konulardaki duyarlılığınız ve farkındalık yaratmanız gerçekten takdir ediliyor. Ben Cesur Kılıç. Toplum gönüllüsüyüm. Bir spor kulübü ve derneğin (TOGEL - Toplumsal Kültür ve Gelişim Derneği) başkanlığını yapıyorum. Yıllardır basınımızda ekonomik nedenlerle futbolun dışında bir dünya olmazken, amatör branşlardaki çocuklarımızın binbir çileyle kazandıkları şampiyonlukları ne yazık ki iki satırla geçiyorlar. Ama aynı sayfada koca bir futbolcu resmi ve anlamsız bir yazı. Bu konuda yazdığınız yazı hepimizi mutlu etti. Nihayet milli duyguları ve sorumluluğu olan bir basın mensubu var dedik. Şampiyon iki sporcumuzun başarısı ne yazık ki spor sayfalarında üç-beş sütunken siz köşenizde dile getirdiniz. Dün Cumhurbaşkanımızın kabulü ile Sakçı basında yer alabildi.
Ayrıca rahmetli annenizle ilgili yazınız da çok duygulu ve anlamlı idi. Dilerim herkes nasibini almıştır. Sizi takdir duygularımla kutluyor, emeğinizin herkese ışık olmasını diliyorum. Saygıyla..."
Özel reklam da neyin nesi?
Köşemizin vefalı okurlarından Zeki Topçuoğlu sormuş: "Yüksel Bey merhaba, TRT'de spor programı sunan Ersin Düzen'den bazı anonslar izlemeye başladık: "Şimdi kısa bir özel reklamımız var, özel reklamlardan sonra kaldığımız yerden devam edeceğiz..." Devamında yayınlananlar ise bildiğimiz reklamlar. Reklamın özeli, tüzeli, geneli sizce nasıl oluyor? Bizleri aydınlatın lütfen. Saygılar..."
YAZAR NOTU: Bir programın içindeki kuşakta o yapımın sunucu ve yorumcuları tarafından seslendirilen/oynanan reklamlara 'özel reklam' denildiğini biliyorum. Ama TRT'de böyle bir uygulama yok. Sanırım yanlış bir ifade ya da dil sürçmesi olabilir.
Gaf kürsüsü
Dikkatli okurumuz Mustafa Başar'ın notu: Masumlar Apartmanı yayınlanırken verilen reklamda 'Çocuk kitapları' yerine 'Çocuk kitapaları' yazılmış. Sizin izleyicinizden kaçmaz!
Zap'tiye
Acun Ilıcalı yeni dijital platformu Exxen için servet harcadığını söyledi. Para 'eksen', reyting biçer misin? Bekleyip göreceğiz...
Ne demiş?
"Sabahları menajerinin zoruyla "Ben uyandım, siz de uyandınız mı?" mesajı paylaşan ünlünün şöhreti en fazla iki yıldır." (Okan Bayülgen'in sonuna kadar hak verdiğim sözü)