Bu magazin dünyası derya deniz...
Denize düşeni de var, yılana sarılanı da!
Bol malzemos pizza. Herkesi mutlu edeninden, eğlendireninden...
Şevval var, Şeyma var. Adı gibi derin dekolteli eteğiyle liseden yeni mezun, magazin yaz stajına başlamış Derin var. Mavi tık başvurusu reddedilen koskoca Malkoçoğlu, Cüneyt Arkın var. Var da var...
Geçtiğimiz hafta başından itibaren yaşananlar nedeniyle çok güldük, çok eğlendik.
Hele bir kadın iki erkek arasında deniz kıyısı bir restoranda başlayan, Boğazın serin sularında biten kavga en çok eğlendiğimiz malzeme oldu.
Evet Şevval Şahin, Sabancı'ların torunu Kerem Kamışlı ve Yiğit Marcus Aral arasındaki olaydan söz ediyorum.
Ne kadar komikti di mi...?
Adamın biri, eski sevgilisini muhtemel yeni sevgilisiyle bulunduğu ortamda bastı.
İnsanların gözü önünde onların masasına oturdu.
Dalga geçer gibi selfie çekti, sataştı.
Sonra hoppp, muhtemel sevgiliyi sandalyesiyle suya attı.
Sudan çıkmış Kerem Kamışlı da, yağmurda ıslanmış kedi misali mahsun, acınası, gülünesi halde görüntülendi.
Çok güldük, çok...
Aslansın, kralsın Marcus. Hatta sen Marcus olamazsın olsan olsan Zeus'sun...! Yürü be Zeus.
Şimdi zamanda geriye gidelim ve olayın başladığı andan itibaren farklı bir senaryo yazalım.
Kerem Kamışlı ve Şevval Şahin oturmuşlar Boğaz'da yemeklerini yiyorlar.
Birden eski sevgili Marcus beliriyor.
Masaya oturuyor. İmalı sözler, sataşmalarla sürüyor dialog. Ortam gergin, kimse ne yapacağını bilemiyor.
Tansiyon yükseliyor, Marcus sandalyesiyle Kerem Kamışlı'yı denize atıyor. Denizden çıkan Kerem öfkeli, gözü dönmüş. Eline masadaki bıçağı alıyor, saplıyor Marcus'un kalbine.
Adam orada ölüyor. Kerem elinde bıçak şoke olmuş halde, Şevval dehşete düşmüş.
Hadi yine gülün...! Eğlenin... Böyle düşününce o kadar komik gelmedi di mi...!
BANA BUNU YAPAMAZSIN!!! NOKTA.
Demem o ki, belki uç bir senaryo ama işler bu boyuta ulaşabilirdi, o zaman bu konu magazin sayfalarından, gazete kapağına dram olarak taşınırdı.
Komedi değil, trajedi olurdu. Toplum olarak, bu tür ucuz kahramanlıklara prim vermememiz gerekiyor.
Olayda tek taraflı bir şiddet var, 'Olaya maruz kalan iki kişi aklı selim davrandı, aile terbiyesi aldıkları için sakinliklerini korudu,' demek yerine niye gülüyoruz...?
Bir kadın var ortada, eski sevgilisi tarafından gözlerimizin önünce canlı yayında şiddete uğruyor. Rahatsız ediliyor. Adı Şevval diye, Türkiye güzeli seçildi diye, zaten hep mayolu geziyor, bir onunla bir bununla yaftalamalarıyla yapılanı komik mi buluyoruz!
Bunun mücadelesini tüm kadınlar birlikte verdik, veriyoruz. Altını çizerek, üstüne basa basa, büyük harflerle tekrar söylüyorum:
BEN KADIN OLARAK KARŞIMDAKİ ADAMA NE YAPARSAM YAPAYIM, CİDDEN NE YAPARSAM YAPAYIM, BANA BUNU YAŞATAMAZSIN...! NOKTA.
Kardeşim, ayrıl, terk et, sil beni hayatından, unut, mahkemeye başvur...
Bana ne fiziksel, ne de psikolojik şiddet uygulayamazsın.
Kerem Kamışlı ve Şevval Şahin, Yiğit Aral'dan şikayetçi olmuşlar, savcılık da hemen uzaklaştırma kararı almış. Tebrikler.
KIZIM SANA SÖYLÜYORUM...
Şimdi olayın 'kahramanlarına' naçizane birkaç sözüm var.
Önce Şevval'e, Bir röportajım aklıma düştü senin yaşadığın şeyden sonra... Çocukları babası tarafından katledilen, yıllarca şiddet gören bir anne anlatıyordu, "Genç kızlarımızı uyarmak istiyorum.
Karşınızdaki adamın 'Onu giyme, bunu yapma, onunla görüşme, benden habersiz bir yere gitme çünkü kıskanıyorum' cümlelerini aşk sanmayın.
Bu adam şimdi size aşk adı altında şiddet uyguluyor, ilerde bu daha ciddi boyutlara ulaşır, kendinizi bu adamlardan koruyun, ben koruyamadım, çocuklarım öldü" demişti.
Bu sözleri o kadar etkilemişti ki beni.
Şimdi ben de seni uyarıyorum Şevval... Bu yaşananlardan bir ders çıkardıysan, bir daha hayatına böyle adamları sokma! Bunlardan piyasada çok var, dikkatli ol.
Kerem Kamışlı, sen de gençsin, heyecanlısın, alemlere akmak istiyorsun.
Ama sakin ol! Ailedeki bir büyüğünden playboyluk raconu öğren...
Sabancı ailesinde sana öğretebilecek çok isim vardır eminim!
Gelelim Marcus'a, yazıma çok sinirlendiysen gel beni de denizi dök, Çeşme'deyim...