Tiyatrokare'nin 23 yıl önceki kuruluş oyunu 'Müziksiz Evin Konukları', kadro değiştirdi. Pulitzer ödüllü oyunda; Serpil Tamur'un canlandırdığı sevgisiz babaanneyi, bu kez usta oyuncu Suna Keskin oynayacak. Birkaç yıldır sahnelerden uzak kalan Ebru Cündübeyoğlu ise, daha önce Özge Özder'in canlandırdığı, sevgisiz babaannenin kızı, çocuk ruhlu 'Bella' karakterine hayat verecek. Oyunda ayrıca Abdül Süsler, Abdullah Semercioğlu ve Selim Tezin de rol alıyor. Oyunun yeni versiyonuna, 'Fatmagül'ün Suçu Ne?' dizisiyle ünlenen Bülent Seyran da katıldı. Oyun, ilk kez 7 Mart'ta Trump AVM'de izleyiciyle buluşacak. Daha önce 'Yalancı Romantik' isimli dizide birlikte rol alan Ebru Cündübeyoğlu ve Suna Keskin, oyunu anlattı.
Uzun bir aradan sonra 'Müziksiz Evin Oyunları'nda yeniden karşılıklı oynayacaksınız, değil mi?
SUNA KESKİN: Serpil ayrılıp başka bir tiyatroda oyuna başlayınca, Nedim (Saban) rica etti, ben de olmaz diyemedim. Ebru'yu da duyunca çok hoşuma gitti.
EBRU CÜNDÜBEYOĞLU: Biz daha önce 'Yalancı Romantik' isimli dizide birlikte oynamıştık. Yıllar sonra yolumuz bu oyunda tekrar kesişti. Çok kıymetlimdir Suna Abla. Onunla aynı sahnede bulaşacağım için çok mutluyum. Uzun süre hiçbir teklifi kabul etmemiştim ama 'Bella' rolünü okur okumaz, role aşık oldum.
S.K.: Ebru'nun rolü o kadar güzel ki, reddedilebilecek bir rol değil.
E.C: Evet, rol insanın her zaman karşısına çıkacak bir rol değil. Şimdi çok heyecanlıyım büyük bir aradan sonra tiyatro sahnesinde olduğum için. Ayrıca iyi ve güvendiğim oyuncularla bir aradayım; bu da beni rahatlatıyor. Bir de prova ortamını özlemişim, her şey sıcacık ve samimi geldi. Gün yaklaştıkça heyecanlanmaya başladım.
SIFIRDAN BİR PROJE
İlk temsiliniz ne zaman?
S.K.: 7 Mart'ta. Bu ayın 28 çektiğini öğrenince "Eyvahlar olsun, iki günümüz daha olsaydı" diyorum.
E.B.: Ama ben biliyorum ki, iki günümüz de olsa aynı heyecan yine olacaktı. Aslında zaman olsa da hiçbir şey değişmiyor. Çünkü bu meslek sürekli göğsünüzde kelebekler uçuşturuyor. Bitimsiz bir aşk gibi hiçbir zaman alışamıyorsunuz.
S.K.: Tiyatroya duyulan aşk hiçbir zaman geçmiyor.
Daha önce Özge Özder bu oyunla ödül almıştı. Böyle bir oyunda rol almak sizi geriyor mu?
E.B.: Hayır. Çünkü herkesin performansı ve o role kattıkları farklıdır. Benim için sıfırdan bir proje olacak.
S.K.: Rol aynı olabilir ama ben de oyuncunun role kattıklarının farklı olduğunu düşünenlerdenim.
TİYATRO ÇOK BAŞKA
Oyun, çocuk saflığındaki bir kız ile kızına sevgisini gösteremeyen annesinin ilişkisine odaklanıyor. Ama Suna Hanım, siz pek böyle biri değilsiniz. Sevginizi hemen gösteriyorsunuz. Nasıl olacak?
S.K.: (Gülüyor) Nasıl olacak ben de bilmiyorum. Dediğiniz gibi ben daha sevgi dolu biriyim. Ama bu oyunda beni heyecanlandıran şeylerden biri de bu. Kendimden farklı birini canlandıracağım. Çocuğum, torunum olsaydı, olmayacağım gibi bir karakteri canlandıracağım. Bir de Ebru'yu çok seviyorum. Ayrıca gözlemlerimden de yola çıkarak bu rolü oynayacağım.
Gelen dizi tekliflerini seçerken neye dikkat ediyorsunuz?
E.B.: Benim için her şey çok önemli; senaryosu, yapımcısı, oyuncu kadrosu... Zaten biri iyi olduğunda diğerleri de çoğu zaman iyi oluyor. Hepsi iyi olduğunda çok da sorun olmuyor. Ancak dizi sektöründe de bir moda var. Anne-kız ilişkisiyle ilgili diziler tutarsa, hemen o konudaki diziler artıyor. Ama bu da böyle bir süreç, her şey bir süre sonra rayına oturuyor. Ben, dizi sektöründe çok fazla yapımın olmasından yanayım. Böylece iyi iş ile kötü iş arasındaki fark ya da iyi oyuncu ile kötü oyuncu arasındaki fark belli oluyor.
S.K.: Dizi sektöründe hangi işin tutacağını kestirmek zor. Tiyatroyu ben başka bir yere koyuyorum. Tiyatroya giden seyircinin oyundan sonra değiştiğine inanırım. Oyundan çıkan seyircinin yere tükürmek istese bile tüküremeyeceğini düşünüyorum.
Oyun sevgisizlik üzerine... Son dönemde yaşanan sevgisizlik ve şiddet olaylarını nasıl değerlendiriyorsunuz.
E.C.: Sevginin azaldığı yerde şiddet doğmaya başlar. Seven ve sevildiğini hissedebilen insanlar şiddetten uzak durur. Sevgi ile kurulan ve büyüyen aileler, sağlıklı toplumları oluşturabilir.
KIZIMIN MESLEĞİ DEĞİL MUTLULUĞU ÖNEMLİ
Ebru Hanım, sizin kızınız Duru ile ilişkiniz nasıl?
E.C.: Kızım 10 yaşında oldu. Tiyatrolara, sinemalara birlikte gidiyoruz. Öyle şeyler söylüyor ki, inanamıyorum. Çocuk deyip geçmemek lazım. Onunla birlikte vakit geçirmeye bayılıyorum. Bu oyuna da gelip beni izleyecek.
S.K.: Şimdi ben sana nasıl kötü davranacağım? Duru; sana kötü davrandığım için bana çok kızacak ve hiç sevmeyecek. Bunun bir oyun olduğunu mutlaka Duru'ya söyleyelim.
E.C.: (Gülüyor) Tiyatrodaki oyunu anlıyor. Kızacağını sanmıyorum.
Kızınızın hangi meslekle uğraşmasını istersiniz?
E.C.: Onun sanata büyük ilgisi olduğunu görüyorum. Gerçi benim için hiç fark etmez, oyuncu da olabilir, yönetmen de, doktor da. Onu mutlu eden ne varsa ve neyi istiyorsa olsun. Benim kabulümdür. Çünkü ben kendi hayatıma da öyle bakıyorum. Oyunculuk yapıyorum, şarkı söylüyorum, tiyatroda oynuyorum... Ancak zevk almazsam bunların hiçbirini yapmam.