Bu yaz sosyete ve sanat dünyasında hiçbir hareket yok derken, geçtiğimiz hafta büyük bomba patladı. Haber bütün medyada büyük yer buldu. Konunun kahramanları; sosyetenin en gözde çifti Feryal ve Kemal Gülman olunca, bu denli konuşulması da kaçınılmazdı. Şaşırtıcıydı bu ayrılık haberi çünkü boşanma medyaya duyurulmadan bir gün önce Gülman çifti, Bebek'teki evlerinde, Kemal Gülman'ın önceki evliliğinden olan oğlu Lemi Gülman'ın düğününü yapmıştı. 21 yıllık evlilik niye bitti? Sudan sebeplerle değil elbet. Davayı açan Feryal Gülman adına açıklamayı avukatı Gökmen Başpınar yaptı: "Müvekkilimiz, eşinin onur kırıcı sadakatsizliği ve zina eylemlerini, kısa süre önce şüpheye mahal bırakmayacak biçimde somut veriler vesilesiyle öğrenmiştir. Saygın konumu ve onurlu karakter yapısı gereği evliliğini devam ettiremeyeceğine karar vermiş ve İstanbul Aile Mahkemeleri'ne boşanma ve mal tasfiyesi konulu iki ayrı dava ikame etmiştir." Bu açıklamanın ardından Feryal Gülman Twitter hesabından benzer bir açıklama yazdı: "Kemal Gülman'la 21 yıllık evliliğimi, sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışları ve zinası nedeniyle ani ve sürpriz biçimde bitirme kararı aldım." Ne oldu? Bu süreçte neler yaşandı? Bilinen; 81 yaşındaki Kemal Gülman'ın, 22 yaşındaki bir genç kızla ilişki yaşadığı iddiası. Peki, bu süreçte Feryal Gülman neler yaşadı? Dışarıdan bakıldığında 'prenses' hayatı yaşadığı görülen, gıptayla izlenen Feryal Gülman, neler hissetti? Bundan sonra hayatına nasıl bir yön verecek? Mal paylaşımı maddi ve manevi 100'er milyonluk tazminat, aylık 200 bin liralık nafaka davasında neler yaşanacak? Herkes bunu konuşuyor. Feryal Gülman'ı 10 yıldır tanıyorum... Senede bir kez uzun bir yemek yeriz. Hayattan, çocuklardan konuşuruz. O benim yazılarımı takip eder, arada mesajlar atar. Uzun bir aradan sonra pazar günü, telefonda konuştuk. Sesi çok kırıktı. "Gel bir kahve içelim" dedi. Bebek'teki evine gittim. Gözlerinin ışığı sönmüş. Gergin... Yorgun... Ama o hali bile o kadar çok şey anlatıyordu ki. Uzun uzun konuştuk. Dava süreci gereği konuştuklarımızın hepsini burada yazmam mümkün değil. Ben bir kadın olarak, kadınca duygularını anlamaya çalıştım. (Dolayısıyla bu sohbeti okuyup, "Keşke şu soruları da sorsaydı?" diyenlere, "Şimdilik bu kadar!" diyorum. Bu bir röportaj değil. Dava tamamlandığında elbette her şeyi, bütün o süreci daha ayrıntılı bir biçimde konuşuruz.
21 YILLIK MASAL NASIL BİTİ?
Dedim ya; uzaktan bakıldığında her şey dört dörtlük görünürken, ne oldu da, çift bu noktaya geldi? Benim tanıdığım kadın, her an eşiyle birlikte, sosyal hayatta da, iş hayatında da omuz omuza, yan yana bir kadındı? Ne oldu? "Hayatımda hiçbir gün eşime karşı bir kusur işlemedim" diyerek söze başladı ve şöyle devam etti: "Dört çocuklu bir insanla, zorluklar olduğunu bilerek evlendim. Ve bu zorluklara her zaman göğüs gerdim. Çok sabırlı bir insanım. Çünkü eşim iyi tarafları olduğu gibi çok zor tarafları da olan bir insandı. Ama her kadının kabul edebileceği ve edemeyeceği şeyler var. Kabul edilebilir her şeye sabrettiğime inanıyorum. Ama kabul edilemez gerçeği belki biraz geç fark ettim, geç öğrendim. Ama öğrendim." Olayları fark ettiği ilk an, önce inanmak istememiş. Acabalar yaşamış. Ama sonra? "Sonra yaşıyorsun ve karşı taraftaki değişimi görüyorsun. Sana olan ilgisindeki, sevgisindeki değişimleri yaşıyorsun. Zaten ben uzun bir süredir bir şeyler hissediyordum ama konduramıyordum. Ama son dönemlerde her şeyi fark etmeye başladıktan yani nedenini anladıktan sonra çok acı çektim. Benim 17 yaşımda bir evladım var. 21 senelik bir yuvayı yıkmak hiç kolay değil. Ben alışkanlıklarına çok bağlı bir insanım. Biz hayatımızda hiç ayrı kalmadık çünkü." Evet, ayrı kalamazlardı. Bunu en iyi bilenlerdenim. Sanki aile içinde yazılmamış kurallar vardı. Ne Kemal Bey'i, ne de Feryal'i tek başına bir yerde görmek mümkün değildi. Bağlılıktan öte bağımlılık gibi bir duygu. Ki, Feryal de bu tespitimi doğruladı. "Evet, biz birbirimize çok bağlı bir aileydik. Bu kararı verirken en çok bunlardan korktum. Hem başıma neden bunların geldiğini anlayamadım, hem de ayrılık kararı sonrasındaki süreç benim için çok zor. Her şey bir yana; ben bağımlı bir insanım. Çok genç evlendim, hayatı onunla yaşadım. Alışkanlıklarım var. Her zaman eşimle olmaya, her şeyi onunla yapmaya alışmışım. Boşanma kararını almak benim için gerçekten çok zordu. Ama katlanılması çok zor bir dönem yaşadım ve o dönemde bu kararı almaya açıkçası beni mecbur bıraktı. Çünkü ben bu kararı almasam karşımdaki insan tarafından alınacağını gördüm." Bu sözleri söylediğinde şaşırıyorum: "Yani eşin mi sana boşanma davası açacaktı?" diyorum. Yanıt net: "Evet, bunu hissettim."
FERYAL GÜLMAN - KEMAL GÜLMAN FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYIN!
GÜNLERCE HİÇ UYUMADIM
Aldatıldığını bildiği halde davayı açana kadar gerçeği kimseyle paylaşmayan bir insan neler yaşar? Herkesten sakladığını kendinden saklayabilir mi? İşte o duygular; "Stres... Acı... Gel-gitler... Hiç uyumadım. Bu dönemde psikolojik baskı da gördüm. O psikolojik baskıyı olayı öğrenmeden önce başka şeylere yordum ama olayı öğrendikten sonra neden olduğunu kavradım." "Genç ve güzel bir kadın. Varlıklı bir hayat... Her gün gazetelerde, dergilerde boy boy fotoğraflar. Sanki bütün bunlar sizin başınıza gelmezmiş gibi geliyordu insanlara. Yanılıyor muyum?" diye sordum. Sözlerimi doğruladı. Zaten o bile inanamıyor yaşadıklarına. "Bir gün boşanabileceğimi, eşimden ayrı yaşayabileceğimi hiç düşünmedim ki. Ben o kadar bağımlı bir insanım ki. Eşim olmadan hiçbir şey yapmadım. Hep öyle bir hayatım oldu. Bir gün böyle bir noktaya gelebileceğimi, buna karar verebileceğimi hiç düşünemezdim. Ama hayat insana her şeyi yaşatıyormuş." Sohbetimizin bir yerinde "Psikolojik baskı yaşadım" dedi. Ama açamıyor, anlatamıyor. Bu süreçte bunları telaffuz etmesi hem kolay değil, hem de hoş değil. Ve evliliklerinde hep konuşulan bir konu: Aradaki yaş farkı. Tam 32 yaş. Ama bu hiç sorun olmamış. Erkeğin koruyan, kollayan yapısı belki de hoşuna gitmiş Feryal'in.
YALNIZLIĞA ALIŞMAM GEREK
"Aralarında çok yaş farkı olan insanlara farklı bakılır ya; öyle değildik. Durgun ve ağır olan bendim, hareketli olan da eşim. Ben hep ona ayak uydurmaya çalıştım. Sosyal ortamlarda onu en iyi şekilde temsil ettim. O da bu görüntüden her zaman mutlu bir profil çizdi. Gidip de boşanmaya karar vermek, bunun için girişimde bulunmak benim yapımda bir insan için çok radikal bir karardı. Belki de onun güçlü kişiliğinden dolayı her zaman, her kararda ona bağımlı bir insan oldum. Böyle bir karar alırken bile 'Ona sormadan bir şey yapmış' gibi hissettim. Tuhaftı." Peki hep iki kişilik yaşayan bir insan, o bağımlılıktan sonra 'Şimdi nereye tutunacağım?' korkusu yaşar mı? Evet, o da korkuyor. Yıllar önce anlatmıştı. "Asla yalnız seyahat etmedim. Otel odasında yalnız başıma kalamam, korkarım" demişti. Bu sözlerini hatırlatıyorum kendisine. "İnsanlar dışarıdan rahat, özgür, başına buyruk bir kadın gibi görebilirler ama ben öyle biri değilim. Hiç de olmadım. Şimdi bunlar benim için çok yeni şeyler. Bir dönem belki içime kapanık bir süreç yaşarım. Kolay kolay bunu atlatacağımı zannetmiyorum" diyor. Ve boşanma davasının dikkat çeken konularından biri; mal paylaşımı davası. Paranın olduğu yerde dedikodu çok olur. Sanki boşanmadan çok mal-para konuşulacak gibi hissediyorum. Bunu da paylaştım Feryal'le. "Sonuçta benim o şirketlerde 21 yıllık emeğim var. Eşimle yıllarca omuz omuza çalıştık. Şirketlerde hissem, yönetim kurulu üyeliklerim var. Kimse emeğinden vazgeçmez. İş hayatında yollarımızı ayırır mıyız, yoksa bir şekilde devam eder miyiz bilmiyorum."
HÂLÂ 'EŞİM' DİYE SÖZ EDİYOR
Sohbetimiz boyunca dikkatimi çeken şey, Feryal'in, Kemal Gülman'dan hâlâ 'Eşim' diye söz etmesi oldu. "Kolay kolay alışamayacak gibi duruyorsunuz?" dedim. "Evet, henüz alışamadım. Bir anda bundan vazgeçmek kolay değil. Zaten öyle olmasaydı, biz bu kadar iç içe bir yaşamı paylaşamazdık. Ben ona çok güvendim. O da bana çok güvendi. Ama o her zaman kendini korurdu. İçgüdüleri öyleydi. Ben de ise öyle bir duygu hiç yoktur. Ben parayı hiçbir zaman amaç olarak görmedim. Para araçtır. Yaşamak için gereken bir araç. Burada insanlar tazminatlar, paralar gibi düşünüyor olabilirler ama burada önemli olan para değil. Öncelikle evladımı düşünmek zorundayım. Bir haksızlığa uğradığımı düşünüyorum. Ben de bu evliliğe çok uzun yıllarımı verdim. 26 yaşımdan bugüne kadar geçen süreyi düşünün. Hayatımın en güzel yıllarını hem iş, hem de evlilik hayatındaki sevgi ve saygımla eşimle paylaştım. Ona bir gün bile saygısızlık etmedim. Bir gün sesimi yükseltmedim. Yaş farkı olduğu için doğal olarak bir saygı da oluşuyor. Yaşadığım şeyleri hak etmediğimi düşünüyorum. Ve benim yaşadıklarımı insanların bir kadın gözüyle görmelerini diliyorum."
ZOR GÜNLERDEN GEÇİYORUM
Sohbetimizi noktalandırırken, "Dava süresince bizim bilmediğimiz, sizin de belki içinde yer almaktan hoşlanmayacağınız pek çok şey ortaya çıkacak, konuşulacak. Bunlara hazırlıklı mısınız?" diye sordum Feryal'e. Elbette o da farkında: "Zor olacağını biliyorum. Ama neler olacağını bir şekilde tahmin ediyorum. Boşanma kararını verirken bütün bunları düşündüm mü? Hayır. Çünkü o kadar üzücü ve zor şeyler yaşadım ki. Aldığım kararın bana süreç içinde neler getirebileceğini hesap etmedim, plan yapmadım. Zor günlerden geçebilirim, geçiyorum da."
SEVGİMDEN BİR ŞEY KAYBETMEDİM
"Eşim için kötü bir şey istemem mümkün değil. Asla negatif bir duygum yok. Çünkü ben çok severek evlendim. Bizimkisi bir aşk evliliğiydi. Son ana kadar, yaşadığım o acı günlere kadar da sevgimden en ufak bir şey kaybetmedim. Ben aşkım bitti, sevgim bitti diye ayrılmış değilim. Ben mağdur oldum."