Son dönemde adını çok sık duyduğumuz Sergen Deveci, samimi açıklamalarda bulundu. Deveci, "Mesela 1 dakikalık video çekiyorum Instagram'a ve YouTube'a. Benim 1 dakikalık video çekmem kurgulamam paylaşmam maximum 1 saatimi alıyor. Diyoruz ki "Biz buna güldük." Adam şey yazıyor: 1 dakikamı geri verin. Bu mantığa göre benim 18 yılım kayıp!" sözleriyle de dikkat çekti.
Neler yapıyorsunuz, nasıl gidiyor? Pandemiyle aranız nasıl?
Bu soruyu 6 ay önce sorsaydın "Ülke olarak elimizden geleni yapıyoruz, bu dönemde tedbirliyiz. Ancak şu an gelmiş olduğumuz süreçten hepimiz sorumluyuz. O yüzden biz de kendi payımıza düşen suçu kabul ediyoruz. Sağlık olarak herkesin kendince çektiği bir acı var ama iş olarak iş yok yani keşke örnek olsaydık ama olamadık.
Korona geçirmiş miydin?
Ben olmadım. Ama ben 'Atlattım'cılardanım.
KARNIM ACIKTIĞINDA SÖYLEYEMEZDİM
Nasıl bir çocukluk geçirdin?
Ben çocukken çok çekingendim. Benim ilkokul arkadaşlarım denk geldiği zaman çok şaşırırlar, "Oğlum sen bir adamdın, nasıl oldun böyle?" filan diyorlar. Mesela karnım acıktığında söyleyemezdim. Veya misafirlikte çizgi film izlerken televizyon gittiği zaman "Gitti" diyemezdim oturur izlerdim. Sonra ortaokulda bir şeyler değişmeye başladı hayatımda. Sonra çocukluğum bana güzel bir anı olarak kaldı. Kötü bir çocukluk olmadı yani benimki, güzeldi.
Peki çekingen bir çocukluktan oyunculuğa geçmek… Nasıl karar verdin?
Hiçbir zaman "Ben oyuncu olmalıyım" demedim. Ortaokuldan sonra lise hayatımda kendi enerjimi buldum. Çevren sana "Oyuncu olsana!" diyor. Biraz işin içine girdiğinde oyuncu olmak istediğin zaman olabileceğin bir şey değil. O bir süreç. Mesela hala karar verdim diyemem, ama oyuncu olarak anılmak tabii çok keyifli. Yani "19 Haziran akşamı oyuncu olmaya karar verdim" gibi bir durum yok.
Ama oyuncu olmasaydın ne yapardın? Bunu düşünmüşsündür elbet…
Ben lisede basketbol oynuyordum. Çok istedim basketçi olmayı. Bir de o zamanlar çok havalıydı. Çünkü işin içine konuşma girdiği zaman büyük karizma gidiyor. Basketbolda ya da diğer spor branşlarında o yoktu. Oynuyorsun seni izliyorlar, iyiysen iyi gözüküyorsun. Ama oyunculukta öyle bir şey değil. İyi oyuncusun, adam veya kadın sana hayran kalıyor; sonra bir röportajına bir denk geliyor, iki cümleyi kuramıyorsun bütün karizman gidiyor. Kısacası basketbolcu olmak isterdim.
Dijital platformda bir dizide oynuyorsun, aynı zamanda YouTube'da programlar çekiyorsun. Hem oyunculuk hem sunuculuk aslında baktığın zaman birden fazla işle meşgulsün. Bir alana yönelsen, bu hangisi olurdu?
Bu işi yaparken ilk amacım tiyatroydu. Ne sunuculuk ne oyunculuk… Mesela stand-up hiç yoktu aklımda. Oyunculukla ilerlemek isterken bir anda stand-up maceram başladı. Daha sonra sunuculuk maceram başladı ama ikisine hiçbir zaman ağırlık veremedim. Ama belirli zamanda oyunculukta istediğimi elde edemeyince sunuculuk ve komedyenlik daha öne çıktı. Bu kez de şunu fark ettim; bir dakika ya, ben komedyenim! Komedyen olarak bence iyi gidiyorum, o yüzden komedyen olmak hoşuma gitti.
İnsan güldürmek için bir şey hazırladığında onun ne olduğunu bilemiyorsun. Yani bir cümle yazıyorsun, "Bence çok komik" diye düşünüyorsun bir çıkıyorsun "Böyle bir hikayem var" diyorsun insanlar gülüyor. O zaman çok değerli oluyor.
Bir de en zoru bu bence. Birini güldürebilmek gerçekten zor…
Kesinlikle. Bir insanı güldürmek zor. Ama hayatındaki insanı güldürmek çok kolay. Aile de dahil buna. Ama dışardan gelen, sana para veren bir insanı güldürmek çok zor.
Onun gerginliğini yaşıyor musun?
İlk başlarda biraz daha zordu. Biri gelip sana para ödüyor ve beklentiye giriyor, gülmek istiyor. Ama zamanla afişe değil isme gelmeye başlıyor. O yüzden senin şakan da biraz iyiyse gelen gülüyor. Bu çok değerli. Parayla aldığın bir şeyin karşılığını almak güzel bir şey.
ŞÖHRET OLMAK YORUCU
Peki şöhret olmak? Sonuçta artık tanınan bir insansın. Bu korkuttu mu seni, ya da hala korkutuyor mu?
Benim şöhretim Türkiye şöhretine kıyasla çok bir şöhret değil. Ama minimal bir seviyede sorarsan korkutucu değil de, yorucu diyebilirim. Bir popülerlik elde ettiğin zaman kendi inandığın şeyin en doğru şey olduğunu hissediyorsun. Dolayısıyla herkes buna inansın istiyorsun. Ama birçok insan senin sevdiğin şeyi sevmek zorunda değil. Zamanla şunu fark etmek zor oluyor; Bir şeyi sevmesen de bir şeyi sevmemek zorundasın. Ben o tarafa geçtim. Bir şeyleri sevmiyorum ve buna tepki göstermek zorundayım. Ama insanlara anlatmak çok zor. Rakam büyüdükçe herkesin bir fikri oluyor.
Mesela şöyle bir örnek vereyim: Tarihe baktığımız zaman en büyük yol gösterici; öğretmenler. Şimdi bakıyorsun geldiğimiz noktada herkes öğretmen. Azıcık bir popülerlik elde ediyor hemen çıkıyor diyor ki "Doyasıya yaşayın, her şeyi istediğiniz gibi yaşayın, kimse size karışmasın." Böyle bir cümle olabilir mi? Bu senin haddine değil. O yüzden bence popülerlik korkutucu değil de yorucu ve bilinçli olması gereken bir şey.
BU MANTIĞA GÖRE BENİM 18 YILIM KAYIP
Bu sokağa nasıl yansıyor? Fotoğraf çektirelim durumunu mu daha çok yaşıyorsun yoksa sokakta görenlerden tepki alma durumunu mu?
Eleştiri çok olmuyor. Bir şey paylaşıyorsun ve herkesin fikri var. Eleştiri aslında iyi bir şey. Bir eksiğini söylersin karşındakine. Ama bizde şöyle oluyor; "Bu şimdi komik mi?", "10 saniyemi geri verin." Ben dünyanın en basit şeyini yapıyorum. Mesela 1 dakikalık video çekiyorum Instagram'a ve YouTube'a. Benim 1 dakikalık video çekmem kurgulamam paylaşmam maximum 1 saatimi alıyor. Diyoruz ki "Biz buna güldük." Adam şey yazıyor: 1 dakikamı geri verin. Bu mantığa göre benim 18 yılım kayıp!
İnsanlara şunu anlatamıyorsun; buna gülmediysen gülmeyebilirsin. Ben sana bunu biz güldük diye sundum.
Takip etme en kötü değil mi?
Ben onu demek istemiyorum. İnsanlara bir şey servis ediyorsun dolayısıyla onlardan bir şey almaya açık olmalısın. Ama ben de şey istiyorum; ben sana hiçbir şey sormuyorum. "Beğendiniz mi? Devam etsin mi? Hangi şehirde yaşıyorsun?" gibi sorular sormuyorum. Dolayısıyla eleştirirken bir şey katsın bana.
ESPRİ YAPABİLMEK BİR ZEKA BELİRTİSİ
"Kadınlar komik erkeklerden hoşlanır" diye bir düşünce var. Bunun ekmeğini çok yedin mi?
Bence espri yapabilmek bir zeka belirtisi. Ben asla "Zekiyim" anlamında demiyorum. Denk geldiğim ortamlarda söylüyorum, kendimi izole ediyorum. İnsan güldürmek güzel ya. Ama akılda hep komik kalıyorsun.
Hiç ciddi olduğun anlar olmuyor mu?
Tabii ki oluyor. Uyandığımda ya da uyurken çok ciddiyimdir mesela (gülüyor). Ya bir de ne oluyor biliyor musun? İlk başta o enerjiyi bilmediğin için kullanmayı fütursuzca harcıyorsun. Oyuncularda da öyle, mesela oyuncuların ilk işlerini bir izleyin, kendini göstermek ister. Bir yerden sonra fark ediyorsun, bu enerji para eden bir şey. Bu enerji doğru kullanıldığında farklı bir boyuta geçebiliyorsun. O yüzden bir yerde filtreye sokuyorsun, "Her yerde komik olmayayım" diyorsun.
Bir de bazen çok komik olmaya çalışıyorsun, hiç komik olamıyorsun. Çok kötü bir şey o, gece uyuyamıyorsun.
Çok yaşadın mı öyle şeyler?
Tabii bunlar hep deneyim. İyi ki yaşamışım. O yüzden ciddi olduğum anlar çoktur.
Youtube'da "Daniska Show" diye bir programın var. Gerçekten keyifle izliyorum. Çok ilginç de bir konsepti var. Nasıl çıktı ortaya?
Biz bu formatı ararken çok çalıştık. Dedik ki; geleneksel bir talk Show görüntüsü olsun dekor olarak, ama içinde farklı bir tat arayalım. Biz de biraz oradan alıp biraz kendimiz katıp harmanlayıp bir format çıkardık.
Biz şundan çok korktuk; gelen oyuncunun biraz üstüne gidelim istedik. Ama kendileri kabul etseler de bağlı olduğu şirketler istemiyor bazen. Sonuçta bir dizide bir karakteri oynuyor, programa kendi olarak geliyor, ve biz o insanla bir program çektiğimizde bağlı olduğu menajerlik şirketi 'şunları şunları' kaldıralım "Karakter inandırıcılığını kaybedebilir" diyorlar. Üzülüyorsun, "Karakterle gerçek kişiliği ayıramayacak mı izleyen" diyorsunuz. Ama tabii söyleyemiyorsun. Fakat ben en çok onu seven kitleden gelecek dönüşlerden korktum. Ama tam tersi oldu.
Çektiğin kısa videolarına baktım; hepsi hayatın içinden, herkesin yaşamış olduğu anlar. Onlar senin dinlediğin mi, yoksa başına gelen şeyler mi?
Yaklaşık 5 yıldır Vine ile başlayan bir içerik üretme serüveninin içindeyim. Bu çok büyük bir şey değil, ufak bir refleks.
KOMEDİYLE UĞRAŞMAK DRAM AÇLIĞI UYANDIRDI
Hep komediyle göz önündesin. Bir dram dizisinden teklif gelse, düşünür müsün?
Tabii ki düşünürüm. Ne kadar para verecekler, kaç gün çalışacağım (gülüyor). Ben tiyatro mezunuyum, o yüzden dram eğitimi de aldım. Dram da çalıştım, kısa filmler çektik.
Yani uzak değilsin zaten…
Yok yok değilim. Ama 5 yıldır komediyle uğraşıyorum. Dolayısıyla mizahi bir şekilde anılıyorsun. 5 yıl boyunca komediyle uğraşmak bende şöyle bir dram açlığı uyandırdı mesela. Bu arada kitap çıkardım ben, "Lika'nın Mandalina Kabukları". İnanılmaz bir dramdır mesela.
Nereden esti kitap yazmak?
Ben çok eskiden yazdım bu kitabı. Kocaeli Şehir Tiyatroları'ndayken bir hocam vardı, o beni çok teşvik etti. Çok uğraştık; revizeler, değiştirmeler, örnek metin okumalar falan derken bitti 2015'de ve öyle kaldı. 5 yıl boyunca hiç esamesi okunmadı. Askerde bir asker arkadaşım yayınevi sahibiymiş. "Gel kitap çıkartalım sana" dedi, tamam dedik. Döndük askerden kitabı çıkardık.
HASAN CAN KAYA TÜRKİYE'DE BİR ŞEYİ BAŞARDI
Komedi dalında son dönemde iki isim var: Sergen Deveci ve Hasan Can Kaya. Hasan Can Kaya hakkında ne düşünüyorsun?
Hasan Can Kaya Türkiye'de şu an bir şeyi başardı. Tabii ki eleştirebiliriz. Üslup diyeceğim, ama adamın tarzı o. Adam bir format yazdı, Türkiye'nin gündemine oturdu. Binlerce insan çıkıyor "Hasan Can Kaya komik değil" diyor. Dalga mı geçiyorsunuz? Adam Harbiye'yi doldurdu, programı bir platformu ayakta tutuyor… Adam başarılı. Sen komik bulmayabilirsin ama büyük bir azınlık komik buluyor.
Ben Hasan Can Kaya ile farklı mıyız, yaptığımız mizahlar farklı mı bilmiyorum bir şey diyemem. Hasan Can'ı çıkar beni koy aynı programa. Ben acaba güldürebilecek miyim o insanları. Kabul edelim, adam komik.
Bu arada diziyi izledim, belki onu biraz eleştirebilirim. İmrendiğim bir başarı elde ediyor. Ama beğenmedim, asla oyuncuları karıştırmıyorum ama dizi senaryosunda ve çekimlerinde belki biraz daha iyi olabilir. O olsaydı belki dört dörtlük olacaktı Hasan Can Kaya. Ama ben böyle dedim diye dört üçlük olmadı, hala dört dörtlük iş yapıyor. O yüzden henüz haklı bir eleştiri bulmadım.
KADİFE OLAN BİR ODAYA GİREMEM
Tuhaf bir huyun var mı? Mesela Hülya Avşar tam bir dakikmiş, tüm saatlerini 5 dakika ileri alıyormuş ve böylece gittiği her yere 5 dakika önce geliyormuş... Mesela tek rakamlara takıntılı olan Bülent Ersoy da asla otellerde tek rakamlı odalarda kalmaz, tek plakalı araçlara binmez ve tek sayılı piyango bileti almazmış…
Bunlar çok üst seviye işler. Biz daha oralara gelemedik (gülüyor). Ben kadife olan bir odaya giremem. Sofraya şeftali konulursa da oturamam. Görmek dokunmayı aklıma getiriyor.
Kariyerinden, hedeflerinden konuştuk. Şunu merak ediyorum; ulaşmak istediğin o nirvana neresi?
Hayal kurmak çok güzel şey, insanı motive ediyor. Ama eskiden kurduğum hayalle şu an kurduğum hayal arasında çok büyük fark var. Eskiden sorsan bu soruyu "Cannes'da ödül almak" derdim. Ama şu an düşünüyorum, zor. Ama bir sonrası adım olarak hikayesi olan bir film çekmek isterim.
Nirvanayı biliyorum ama söylemesi yapay geliyor. "Ne yaptın ki ne istiyorsun?" derler adama. Bir şeyler daha vereyim ki bir şeyler isteyince "Olabilir" desinler. Ama bir gün Cannes'da çıkıp "Özür dilerim, Türkiye'den geliyorum. Türkçe konuşma yapmak istiyorum" demeyi çok isterim.
ÖZEL HAYATIMI DA AÇARSAM NE KALIR GERİYE?
Biraz da magazinsel gidelim. Aşk hayatın nasıl gidiyor?
Benim kendim açıklamadığım, kendim savunmadığım veya arkasında durmadığım, dile getirmediğim bir şeyin benden habersiz haber yapılması veya dile getirilmesi bir tek bana eksi olarak geliyor. Çünkü insanlar seni öyle anıyorlar.
Bazen geliyorlar böyle bir şeyin haberini yapmak için. Ben şok oldum. Çok imkanım vardı, bunları kullanabilirdim. Bana şöyle geliyor; kendi yaptığın şey yetersiz gibi geliyor, buna güvenmiyorsun o yüzden biz bunu 'pohpoh'layalım, basalım magazin haberleriyle. Bir gün bir magazin haberim çıkar ve röportaj yaparsam bilin ki yaptığım hiçbir şeye güvenmiyorum artık (gülüyor).
İlişki konusuna gelirsek de; benim özelim olan bir şeyi ben açmak istemiyorum. Zaten hayatımız halka açık bir hale geldi. Bir de "Bakın bu benim kız arkadaşım, biz aşığız birlikte yaşıyoruz" demenin lüzumu yok. Özel hayatım o benim, onu da açarsam ne kaldı geriye?
Umarım gizli kalmasını sağlayabilirsin o halde...
Umarım. Bir de hiç alakası olmayan şeylere takılıyorlar. Çıkan birkaç haberimi düşünüyorum. Daha önce hiç denk gelmediğim bir insanla aşk haberim çıkmıştı. Sadece aynı anda bir story attık diye. Çok zor durumlar. Bu dünyayı bilmiyorum, kullanmak da istemiyorum.
KISA SORULAR
Çok keşkelerin var mıdır hayatta?
Tabii ki. Çok şey geliyor aklıma…
Hiç terk edildin mi?
Tabii ki. Bu göz altı torbaları boşuna çıkmadı (gülüyor).
Bir dakika, burada bir hikaye var…
Tabii ki terk ediliyorsun ama saygı duymak zorundasın.
Çok ağladın mı?
Ben çok ağlak biriyimdir. Çok ağlarım. Burcum terazi.
Hiç aldatıldın mı? Ve bunu bastığın/gözünle gördüğün/yakaladığın oldu mu?
Mesajını yakaladığım oldu. Değer verdiğim bir insanda olsaydı acısı olurdu. Ama şu an düşünüyorum, kaide değer bir hikaye değil benim için.
Nasıl bir arkadaşsın?
Bulunmaz. (Sergen'in arkadaşından)
Her söylenene kolayca inanır mısın?
Evet. Çünkü düşünmek istemem. Çıkıyor bir şekilde zaten doğrusu. Hoşuma gider inanmak, inanmak güzel bir şey.
Hayat felsefen nedir?
Çok değişiyor. Şu an varız, yarın ne olacağı belli değil.
Romantik biri misin?
Şiir seven adam romantik olur bence. Ben şiir severim. Ben romantiğim ya. Ama şunu ayıramam; aşık olmak mı sevmek mi daha önemlidir?
Hafızan kuvvetli mi? Öyleyse olmamasını diler miydin?
Fil hafızası vardır bende. Bugün çok övdüm ben kendimi ya (gülüyor).
O zaman sen unutulması gerekenleri de unutamayanlardansın…
Aslında özel bir çabam yok. Keşke seçme hakkım olsa. Hatırlamak güzel şey ama olumsuz yanları da var yani.
Hiç linç yedin mi?
Yok yemedim. Öyle çok güzel bir yanım vardır. Bir iki kişi çıkıyor ama toplu bir linç yemedim.
Cimri biri misin?
Değilim. Aksine savurganımdır.
En çok neye para harcarsın?
Şu sıralar oyun çok alıyorum. Bir de eski bir arabam var, o çok para yiyor.
Tek başına kaldığında yaptığın en saçma şey nedir?
Lise çağındayken kavgacı bir çocuk olmaya çok kafayı takmıştım çünkü çok kavga edebilen bir insan değildim. Deniz yataklarını şişirip onlarla kavga ederdim, onları dövüyordum.
Neyi asla affetmezsin?
Mesela biz seninle arkadaşız 10-15 yıldır. Kendi hayatında her türlü kötülüğü yapabilirsin umurumda bile olmaz. Ama benim için önemli olan bir şey var, o işte de senin önemli bir rolün var. Sana diyorum ki, "Sen olmazsan bu iş olmaz" ve sen "Tamam" dedin, bütün planı sana göre yaptım ben de. Ve sen iş olurken bana dedin ki "Ben yokum". Benim için de yoksun artık.
Sence Youtube'un kralı kim?
Çok içerik izliyorum çok isim var ama abone sayısı olarak kıyaslarsak Enes Batur derim.
10 yıl önceki Sergen'e ne söylemek istersin?
20-21 yaşlarımda çok kopmuştum her şeyden. Okulum devam ediyordu ama meslek sahibi olmak istemiyordum. Dolayısıyla çok yalnız kaldım. Çok kaygılıydım o zamanlar. Birçok derdim vardı. Şimdi şunu diyebilirim kendime: Keşke o günleri biraz daha kaygısız yaşayabilseymişim. Keşke biraz daha rahat olsaymışsın o zamanlar çünkü ilerde rahat ediyorsun. Her şey rayına oturuyor. Bu olmaz dediğin ne varsa oluyor.
PARA PARA PARA
10 milyon verseler mesleğini değiştirir misin?
Evet değiştiririm (gülüyor).
10 milyon verseler arkadaşının ayağını kaydırır mısın?
Tamam yaparım (gülüyor).
10 milyon verseler sosyal medyadan 1 ay uzak durur musun?
Mağarada bile yaşarım (gülüyor). Şeyma Subaşı'nın şu an bedavaya yaptığı ben 1 milyon karşılığında mı yapacağım? Yaparım. (gülüyor).
Ve son olarak: 10 milyon verseler köpeğinden vazgeçer misin?
Hayır. Tabii ki hayır. Zaten ben 9'a aldım (gülüyor). Daha dün gece uyuyamadım. Yatıyorum Sherlock da yanıma yattı. Aklıma bir anda "Sherlock ölse ben ne yapacağım?" sorusu geldi. Saat gece 4 filan. Ben bir ağlamaya başladım… Konuşsa şu an çocuk yapmam biliyor musun? "Baba acıktım" dese çocuk yapmam.
Bonus: Baba olmayı da düşünüyorsun değil mi?
Tabii ki ben de isterim baba olmak. Yeğenlerim oldu iki tane, bambaşka bir şey. Yeğenim için delirecektim; kendi aşık olduğum kadından bir çocuk düşünemiyorum, çıkamıyorum oraya kadar. Bilmiyorum çünkü…