Siyaset iklimi, seçimler yaklaştıkça kara kışa giriyor.
Kopan fırtına ve birbirlerini her fırsatta suçlayan liderlerin üflediği soğuk, vatandaşın iliklerine işliyor. İşte tam bu günlerde TRT 1'deki Kızılelma dizisinde konu edilen 'Başbakan'a suikast' sahnesi iyice kanımı dondurdu.
Türk televizyon tarihinde ilk kez bir dramada, görevdeki Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın adı, sanı, fotoğrafı verilerek, ona senaryoda kendi isteği dışında bir baş rol biçildi. Ne yalan söyleyeyim; Başbakan Erdoğan karakterinin, tüfeğin dürbünündeki görüntüsünden çok rahatsız oldum.
Bunun siyasi tercihlerle alakası yok.
Mesele, Erdoğan'ı sevmek ya da sevmemek değil. Ben, yüksek gerilimin bu denli arttığı günlerde; adı, partisi ne olursa olsun bir Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın suikast hedefi olarak resmedilmesinden endişe duydum.
Kaos için sadece tek bir kıvılcımın yeterli olduğu şu gerilimli günlerde, sıradan vatandaşı davul zarı gibi germek, üç paraya ya da sadece şöhret uğruna eline silah tutuşturulacak cahil cühelanın aklına karpuz kabuğu düşürmek bana pek doğru gelmedi.
İzlemeyenler için özet:
Murad Altay, kankası 'Şeker' ile beraber askerlik görevi sırasında gösterdiği kahramanlık nedeniyle MİT'in dikkatini çeker ve kadroya alınır. Murad, 'kökü dışarıda, yabancı mihrakların' Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a suikast hazırlığında olduğunu öğrenip tetikçi kisvesi altında timin içine sızar. Ancak bu, tezgahlanan gerçek suikast planını perdelemeye yönelik bir paravandır. Asıl suikastçı, yurt dışından gelen yabancı uyruklu bir kadındır ve Erdoğan'ı aile kabristanına yaptığı ziyaret sırasında öldürmeyi hedeflemektedir...
Başbakan Erdoğan, büyük ihtimalle yine bizim kahraman Murad Altay sayesinde haftaya bu suikasttan kurtulacak ama şu Carolin'i halkın vicdanında mahkum olmaktan kimse kurtaramayacak. Ne belaymış yahu!
70'li yıllarda Ali Kaptan ve ailesini mahvetti, 2014'te hortlayıp, bu kez Başbakan'a musallat oldu.
En iyisi; bu ürperten sahneyi, mizah soslu bir mısra ile ısıtmak: Yazıklar olsun Wilma Elles'e, mahvediyor neyi ellese...
