Çukur severek izlediğim dizilerden biri. Ama pek çok dizinin başına gelen, Çukur'un da başına gelecek gibi. Senaryo tıkanıklığı... Bir filmlik hikayenin 5-6 sezona uzatılması, 'senaryonun sündürülmesi' anlamına geliyor. Öyle olunca da ister istemez tekrara düşülüyor. Örneğin, Cengiz Erdenet'in neredeyse her bölümde başka bir psikopat oğlu ortaya çıkıyor. Koçovalı'lar ile Erdenet'ler sürekli birbirlerinin aile üyelerini kaçırıp, şantaj yapıyorlar. Bu hafta da önce Cumali ile Yamaç, Cengiz'i kaçırdı, sonra da Cengiz ve Kulkan, Yamaç'ın iki hamile sevgilisini bir odaya kapattı filan... Dizi neredeyse tamamen bu 'mübadelelere' bel bağladı.
Bu arada bacağından vurulduğu için bastonsuz yürüyemeyen Cengiz, terk edildiği kırsalda bir ara yere yuvarlandı. Sonra bir de baktım, üzerine basamadığı sağ bacağından destek alarak ayağa kalkıyor. Oyuncu Mustafa Avkıran'ın bir anlık dalgınlığının, yönetmen ve yönetmen yardımcıları tarafından düzeltilmemesi çok şaşırtıcı.
Diğer yandan iş adamı Cengiz Erdenet'in bu haftaki kapitalizm yorumu çok çarpıcıydı. Yamaç'tan hamile kalan Efsun'a dedi ki: "Sen aşık olamazsın. Çünkü aşkı biz yarattık. İnsanlar birbirine aşık olup bizim mobilyalarımızla evlerini döşesin, bizim inşa ettiğimiz evlerde otursun, çocuk sahibi olup bizim okullarımızda okutsun, birbirlerine iyi bakmak için bizim hastanelerimizde tedavi olsunlar diye biz yarattık aşkı..."
Aman ki ne aman!.. 'Das Kapital'i hiç böyle okumamıştım...
Futbol adresim A Spor
Geçen sezon da yazmıştım. Süper Lig ne kadar sönük ve kalitesizse, Ziraat Türkiye Kupası o denli zevkli ve heyecanlı. Yabancılardan forma kapmakta zorlanan genç yeteneklerimiz Kupa'da kendilerini gösteriyor. Örneğin, 5-4 biten Bursaspor - Göztepe maçı, son yıllarda izlediğim en keyifli karşılaşmaydı. Özellikle Bursa'nın 18-19 yaşlarındaki yeteneklerine bayıldım.
Kupa'yı benim için cazip kılan baş sebep ise VAR uygulamasının olmaması. Bakın ne fark etti:
Hakemler hiç konuşulmadı.
Gol sayısı arttı.
Oyun durmadı, soğumadı.
Hakem santrayı gösterdiğinde sevinmek için kimse beklemedi.
"Nasıl olsa VAR düzeltir" diye hakemler ipe un sermedi.
"Maçı hakemler değil, kameramanlar yönetiyor" diye hakemlerin otoritesi ve saygınlığı yere serilmedi.
VAR sahaya belki adalet getirdi ama futbolu duraklattı, seyirciyi soğuttu. Adalet her şey değil. Statlar da adalet sarayı değil. Yaşasın VAR'sız Türkiye Kupası, var olsun A Spor...
Bu arada merhum spor yazarı ağabeyim Tayfun Gündoğar'ın bize emaneti Hakan Gündoğar ile gördüğüm en sempatik ve bilgili kadın spor sunucusu Melike Çelik'in sunduğu Kupa maçlarını değerlendiren programa da bayıldım. Emeği geçen herkesin eline, yüreğine sağlık.
Hadise'den ayrıldı hastanelik oldu
Şarkıcı Hadise ile oyuncu Kaan Yıldırım'ın aşkı, geride bırakmaya hazırlandığımız yılın önemli 'magazin hadiselerinden' biriydi. Gelin görün ki ömrü, yılı çıkarmaya bile yetmedi.
İşin ilginç tarafı, Hekimoğlu dizisinde genç doktor Mehmet Ali'yi canlandıran Kaan Yıldırım'ın, ayrılığın gerçekleştiği hafta dizide ölümcül bir hastalığa yakalanmasıydı. Memoli, virüse mi yoksa aşk acısına mı kurban gitti, artık orasını Doktor Hekimoğlu bilir...
Şeref kürsüsü
Konya'da göçük haberi yaparken saldırıya uğrayan DHA muhabiri Hasan Dönmez, arabulucunun barış teklifini iki şartla kabul etti. Saldırganlar, göçükte ölenlerin mezarlarının başına birer ağaç dikecek, kendisine arkadan yumruk atan şahıs ise kitap okuyacaktı. Kabul edildi.
Zap'tiye
ABD bize ne zaman yaptırım uygulasa, savunma sanayimiz atağa geçip, dünyayı kıskandıran buluşlara imza atıyor. Bu kez de insansız silahlı denizaltımızı ürettik. Allah bizi sürekli ev sahibi yapan kötü komşu ABD'den razı olsun!
Ne demiş?
Estetik müdahaleler sonucunda bambaşka birine dönüşen modacı Gülşah Saraçoğlu, "Dolgu ve botoks ile yüz nakli olmuş gibiyim. Doğal olan hiçbir şeyi sevmiyorum" dedi.