Herkesin fikrini ekranlarda özgürce söylemesine karşı değilim. Ama bunu yaparken insanların kafalarının bulanmasına sebep olanları, dini ve milli hassasiyetleri dikkate almayanları bu sütunlarda teşhir etmek de benim gazeteci olarak asli görevim.
Deprem uzmanı Prof. Ahmet Ercan, Habertürk'te Oylum Talu'nun programında, en hafif tabirle 'maksadını aşan' cümleler sıralayınca dayanamadım.
Hocamız şöyle dedi: "Kime oy vereceğini bilmez yoksul insan. Hayat görüşü, yaşam görüşü oldukça dardır. Savaşta bunlar ölürler. Ya açlıktan ölürler bu insanlar ya savaşta 'Şehit olacaksın' gazıyla ölürler." Öncelikle hatırlatmak isterim ki, şehadet en kutsal mertebedir.
Terazinin bir kefesine şehitliği, diğerine parayı pulu koyup ölçmeye kalkarsanız büyük hata etmiş olursunuz.
Daha da önemlisi, bu vatan uğruna gözünü kırpmadan can veren o aziz insanların ruhlarını incitir, geride bıraktıkları yadigarlarını üzersiniz.
Çanakkale Şehitliği'nde 'bey'lerin, 'efendi'lerin, üniversite öğrencilerinin mezar taşları diğerleriyle omuz omuza hâlâ vatanı bekliyor, hatırlatırım.
En son 15 Temmuz'daki hain darbe girişimini engellemek adına gencecik oğluyla birlikte canını feda eden Erol Olçok ile Prof. İlhan Varank da eğitimsiz, bilinçsiz, 'gaza gelmiş' fukaralar mıydı sanırsınız?
Hocamızın hedefi, eğitimdeprem ilişkisi arasında bir farkındalık oluşturmak ve bu konuda bir uyarıda bulunmak olabilir. Ama neyi nasıl söyleyeceğini en iyi bilmesi gereken kişilerin başında akademisyenlerin gelmesi gerektiğini düşünüyorum.
Zira 'Depremi önlemek eğitimle, bilinçle, parayla olur' demek başka, 'Fukara insanlar gaza gelip şehit oluyor' demek bambaşka...