Geçtiğimiz hafta dünyaca ünlü besteci ve piyanist Fazıl Say ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın buluşması toplumsal uzlaşı açısından son derece önemliydi. Ancak daha önce birçok defa tanık olduğumuz üzere, kendisi gibi düşünmeyeni klavye başında itibarsızlaştırmaya çalışanların bu seferki hedefi Say oldu. Say, sosyal medyada çok ağır eleştiri ve hakarete maruz kaldı bu kesim tarafından.
Fikirlerine katılırsınız ya da katılmazsınız ama Fazıl Say, bu ülkeye ve ülkenin tanıtımına dünyanın dört bir yanında verdiği konserlerle, besteleriyle büyük katkı sağlamış bir sanatçımızdır. Müziğiyle Türkiye'ye değer katan Say'a yapılan bu muamelenin bir benzeri de hafta başında Şükrü Erbaş'a yapıldı. Neden mi? Sırf Günaydın'a röportaj verdiği için. Erbaş edebiyatımızın yaşayan en önemli isimlerinden biridir. 'Bize gerekli olan yalansız bir iyilik, incitmeyen güzellik, güler yüzlü doğruluk' diyecek kadar naif, şiirleriyle sadece yaşadığı döneme değil, geleceğe de iz bırakacak kadar büyük bir şairdir Erbaş.
BÜYÜK HAKSIZLIK
Hayatını edebiyata adamış böyle bir değeri 'aydın intiharı', 'düştü' gibi ifadelerle hedef haline getirmek her şeyden önce büyük bir saygısızlıktır. Ona bu saygısızlığı reva görenler, Erbaş'ı kendi cenahlarına hapsetmeye, onu toplumun kalan kısmıyla duvar ördürmeye zorluyor. Bu, bir sanatçıya yapılacak en büyük haksızlıktır bence. 'Niye o gazeteye röportaj verdin?' diye Erbaş'a hesap sormak, onu hedef haline getirmek en hafif tabirle 'hadsizliktir'. Söylediği sözleri dahi okumadan hangi mecraya konuştuğuna bakarak sanatçılara saldıranlar bana göre ideolojik körlük içindeler.
Kendi dışındaki her şeyi, herkesi reddeden bu bakış açısıyla kendilerini yalnızlaştırmakla kalmayıp aynı zamanda hedefe koydukları sanatçıları da bu yalnızlaşmaya mahkum etmek istiyorlar.
Kendisine yönelik linç girişimine karşı ders niteliğinde bir açıklama yayınladı Erbaş, sosyal medya hesabından. 'Ben, bu coğrafyanın hemen her karışında ve pek çok farklı zeminde, kimseyi inançlarıyla, etnik kimliğiyle ayrıştırmadan şiirlerimi okudum, düşüncelerimi paylaştım' diyerek çok yerinde ve önemli bir duruş sergiledi, onu eleştirenlere inat.
DERS ALMIYORLAR
Açıkçası Erbaş gibi ben de 'onlar adına utanç' duyuyorum. Edebiyatımızın böyle kıymetli bir şairini açıklama yapmak ve kendini anlatmak zorunda bırakacak kadar hedef haline getirenler, ne yazık ki ders almamışa benziyor.
Çünkü açıklama sonrasında bile tehditkar bir üslupla Erbaş'a saldırmaya devam ettiler. Oysa keşke şunu görseler: Toplum nezdinde kendi tabirleriyle 'düşen' Şükrü Erbaş değil onlar oldu. Erbaş, sanatıyla insanların kalplerine dokunmaya, onlara soluk aldırmaya devam edecek. Tıpkı Fazıl Say gibi, tıpkı toplumsal barıştan yana saf tutan diğer değerli sanatçılarımız gibi.