H&M'in, Balmain koleksiyonunu VIP davetlilere sunduğu alışveriş gününde yaşananları bugüne kadar birçok yerde okuduğunuza eminim.
Ama bir de benden duyun isterim. Tek suçum, koleksiyondan beğendiğim deri biker ceketi almak istemek. Saatinde kuyruğa girdim. Bu ilk deneyimim olmadığından yaşanacak kargaşayı az buçuk tahmin ediyordum. Ama dakikalar geçtikçe davet edildiği söylenen 200 kişi, oldu çarpı üç. En büyük korku, paneller açıldığında ileriye atılmak için yeterli zamanı bulup bulamayacağım.
Çünkü biliyorum ki arka tarafın iteklemesiyle eğer dengeyi kaybedersem, 700 kişi üstümden panzer gibi geçecek. Çıkmak istesem imkansız çünkü en ön sıralardayım. Önümde Ceylan Çapa, topuklu giydiğine yanıyor. Solumda Tuba Peksayar, "Alacağını al hemen kasaya geç, orada adamım var" diye uyarıyor.
NURELLA ÖNÜMDE UÇTU!
Panellerden içeriyi göremediğimden ilk nereye doğru yöneleceğime karar veremiyorum. Ve 17.30'da engeller kalkıyor. Kalabalıkla birlikte koşmaya başlıyorum. Kendimi erkek bölümünde buluyorum. Ve işte orada bir akıl tutulması yaşıyorum. Öylesine bir koşturma ve yağmalama başlıyor ki, imkan yok bacaklarım çalışmıyor. Gözlerimle deri ceket için reyonları tarıyorum ama yok yok. Biri önüme atılıp kolunu önümdeki kıyafetlerin askılarına toptan geçiriyor ve alıyor. Hem de tüm bedenleri. 'Nasıl ya!' derken birden Nur Yerlitaş'ın önümden uçtuğunu görüyorum. Sanırım takma kirpiğinin teki düşmüş. Tolga Sezgin tüm kolları dolu önümde zafer sırıtışıyla beni deli ediyor. O yere kapaklanan Ivana Sert mi?! Deri ceketi unuttum, karmaşayı seyrediyorum ve nasıl eğleniyorum anlatamam. Birden cansız mankenlerin soyulduğunu görüyorum. Mankenin sol bacağı kopmuş, havalarda. Sağımdaki kadın fenalaşıyor, yere çöküyor. Arkadan, "Çocuğum nerede, bulamıyorum" diye feryat eden bir kadın sesi. Orta bölümde yani aksesuvarların olduğu yerdeyim. 'Bari takı alayım' diyorum, iki kutu kapıyorum. Sağ tarafta Feryal Gülman ve Bahar Şer'in gözleri faltaşı olmuş halde yaşananları şaşkınlıkla izlediklerini görüyorum.
HER YERDE AYNI
Özge Ulusoy'un gözlerinde, 'Benim burada ne işim var!' bakışı. Didem Soydan mutsuz. O an yerinde olmak istemeyeceğim tek isim; H&M İletişim Müdürü Pelin Atay Kuran. Herkes şikayet etmek için ona doğru yöneliyor. Kadıncağız ne diyeceğini, ne yapacağını bilemiyor. Ha sanmayın ki bu yağmalama, karmaşa bir tek bizde yaşanıyor. Dünyanın her yerinde tablo aynı ama VIP alışverişte değil, halk gününde yaşanıyor. İki gün sonra herkese açık olan satışta yaşananlar daha da vahim. Bir gün öncesinden otoparkta arabasında yatıp sabah erkenden kuyruğa girenler mi istersiniz ya da satış görevlilerin üstündeki tişörtleri dahi almak için 500 lira teklif edenler mi... Peki, hani olur da aldığını iade etmek için gelen olursa diye kasadaki kuyrukta saatlerce bekleyenler vardı desem! Marka için müthiş bir reklam olduğu ortada. Ama ben 'reklamın iyisi kötüsü olmaz' diye düşünmeyen fosillerdenim.