Hep beraber sıkalım dişimizi... Şunun şurasında kaldı 40 küsur gün... Şu uğursuz 2013'ten kurtulmak için hapishanedeki mahkum gibi duvara çentik atıp duruyoruz.
Artık kimin için taziye yazısı yazacağımı şaşırdım.
Aytunç Altındal ağabeyim için klavyenin başına oturdum ki, Nejat Uygur ustamızın vefat haberi geldi. Bu yılki mesaimin yarısı cami avlularındaki taziye kuyruklarında geçti...
Bizim gazetenin internet sayfasında 2013 yılında bu dünyadan ayrılanların listesi var. Çoğunu şimdiden unuttuk bile. Okuduğunuzda siz de benim gibi yutkunacaksınız. 2013, benim de babamı toprağa verdiğim yıl oldu...
ŞARLO İLE HİTLER'İN HİKAYESİ
1989 yılıydı. Eski Güneş gazetesinin magazin servisinde çalışıyordum. İç sayfalarda küçük bir haber gözüme ilişti. Hitler ile Şarlo meğer aynı gün doğmuş. O yıl, 100'üncü doğum yıldönümleriymiş. O anda kafamda bir şimşek çaktı. Bizim muhabirlik yaptığımız yıllarda magazin, 'Kim basılmış, kim kaçmış?' ile sınırlı değildi. Akıl uçuran mizansenlere, fantezi haberlere imza atardık. (Örneğin o yıllarda bendeniz, hayvanat bahçesinde bakıcılık yaptığı aslanlara her gün dana bonfile verip Ümraniye'deki gecekondusunda sofrasına ancak mercimek çorbası ile zeytin koyabilen adamın röportajıyla yılın röportaj ödülünü almıştım.) Hitler ile Şarlo'nun ortak noktasını öğrenince kafamda hemen bir mizansen canlandı.
Acaba Hitler ile Şarlo ortak doğum günü pastasını keserken, bugünün dünyası hakkında neler konuşurlardı?
İlk teklifi, üniversiteden arkadaşım Rasim Öztekin'e götürdüm. "Benim Hitler'im olur musun?"
Sağolsun, "Seve seve" dedi... İş, Nejat Uygur ağabeyi 'Şarlo' olmaya ikna etmeye kalmıştı. Hayalimdeki röportajı anlatmaya başladım. Daha ikinci cümlemde "Tamam evlat" dedi, "Sahneyi, dekoru, makyajları, kostümleri de bana bırak."
Nejat Ağabey'in Kocamustafapaşa'daki tiyatrosunun sahnesinde hayatımın röportajını yaptım. Hitler ile Şarlo'nun pasta mumlarını üflerken çekilen fotoğrafı ve bugünü değerlendiren o 'keşke'lerle dolu diyaloğu, Bab-ı Ali'de günlerce konuşuldu.
Sadece bir büyük tiyatro ustasını, değerli bir ağabeyimi değil, 'Şarlo'mu' yitirdim.
Bundan böyle gülmek için yüzümdeki kaslara daha fazla iş düşecek.
Sanki onunla birlikte, kahkahalarımı da toprağa verecek gibiyim...