Hem 'Düş Peşine' adlı albümünü, hem de aynı isimli kitabını çıkaran Atilla Atasoy, GÜNAYDIN'ın sorularını yanıtladı. Bugüne kadar 150 ülke gezen ve yaşadıklarını kitabında anlatan Atasoy, röportajımızda satmayan albümlerinden bugünkü genç şöhretlere kadar samimi açıklamalar yaptı...
KENDİMİ YOLLARDA BULDUM
Yeni albümün ve kitabın hikayesini öğrenebilir miyiz?
Ben 1987'den beri yollara düşmüş, kendi hakkından gelmenin yolunu da yollarda bulmuş biriyim. Kendimi geliştirmek adına farklı kültürlerde, farklı sorumluluklar alırken, hem geliştiğimi, hem bilgilendiğimi, hem de çok eğlendiğimi gördüm. Hayata bakışımın geliştiğini hissettim ve yol insanı olmaya karar verdim. Çünkü üretebiliyor, daha sağlıklı düşünebiliyor ve sığ döngülerden kendimi kurtarabiliyordum. Kitabımda da özellikle, çok ilgimi çeken kabile kültürlerine dair şeyler kaleme aldım, gidilemeyen yerleri yazdım.
Amerika ya da Paris yerine kabile hayatının olduğu ülkelere gittiniz...
Söylediğiniz yerlere de gittim ama yazma gereği hissetmedim. Ben etnik kültürleri bir nebze de olsa tanıtabilmek istedim. Hem kendimi geliştirdim, hem de işe yaramak istedim. Dediğim gibi; kendimi şöhret yıllarının pasif dairesinden, kısır döngülerin kurbanı olmaktan kurtaracak en doğru yol buydu. Tabii ki herkesin formülü farklıdır; bu da benim formülümmüş.
Müziğe küstünüz mü?
Hayır! Allah'a şükür, bütün satmayan albümleri yaptığım için... Birkaç tane satabildiğim oldu tabii. Ama ben geleceğe yapıyorum şarkılarımı; bir gün, bir yerde tutar. Ben esnaf değilim; hiçbir zaman da olamadım. Eczanem de onun için battı zaten.
Eczacı mıydınız?
Evet. 29 yıllık eczacılık geçmişim var. Annem başındayken, onu mutlu eden bir işti. Ama tabii ben geleni geri çevirdim, sonrasında hiç gelmemeye başladılar. Sonunda battı tabii ki ama yine de benim için çok önemli bir tecrübeydi. Eczacılık gerçekten güzel bir meslek. Ben eczacı olarak mezun oldum ama ticari anlamda her konuda başarısız olduğum gibi bunda da başarılı olamadım.
Bugüne kadar nereleri dolaştınız? Gitmeyi düşündüğünüz başka yerler var mı?
Gitmediğim her yer benim yerimdir; daha var tabii. 150'ye yakın ülke dolaştım, kitapta aralarından seçtiklerimi yazdım. Çok sabırsız bir adamım, en kötü huylarımdan biri sabırsızlıktır. Kitap yazmak çok sabır istiyor; bir de düzeltmeleri oluyor, o daha korkunç bir şey. Tabii ki yaşadıklarımın bir belgeye dönüşmesi beni umutlandırdı. Bir de gidilmesi zor, hatta gidilemeyen yerleri yazdığım için belki insanlara da rehber olurum dedim.
ÇADIRDA PİGMELERLE KALDIK
Gezilerinizde neler yaşadınız?
Yeni Gine Adası'nda bir sürü anılarımız var. Yerliler bizi, savaş mizanseninde esir aldılar, şov yaptılar bize; bu çok hoştu. Oraya giden, orada kalabilen nadir kişilerdeniz. En son Kongo'da da yerlilerle kaldık, orada pigmelerle çadırlarda uyuduk.
Bundan sonra yeni bir rota, yeni bir kitap var mı?
Var tabii, olmaz mı? Kitabı bilmiyorum tabii, durum biraz da editöre bağlı. Kitap konusunda gerçekten çok sabırsız ve üşengecim ama blog'uma yazmaya devam ediyorum. Bu kitaba girmeyen başka şeyler var; ikinci baskıda onları da anlatacağım.
ŞÖHRET BANA GÖRE DEĞİLMİŞ
n Şöhret sizin için ne ifade ediyor? Şöhret benim hiç umrumda olmadı. Zaten düşündüm; zaten şöhret bana göre değilmiş ama geç kaldım tabii. 17 yaşından beri tanınmış bir kişiyim. Türk sanat müziğinden gelen bir geçmişim var. Ayrıca tiyatro da yaptım. Bunlar bana yola çıkma cesareti verdi. Tabii uzmanların 3.5 oktavlık sesimi baz alarak yaptıkları teşvikler de etkili oldu. n Peki, mutsuz musunuz şöhretli olmaktan? Hayır, çok memnunum. Çünkü yerinde bir şöhretim var ya da tanınmışlığım var. Sakin, daha saygın, daha ölçülü bir tanınmışlığım var; bu da benim çok hoşuma gidiyor. n Şimdiki genç şöhretlere ne diyorsunuz? Şimdi dünya değişti tabii, vahşi kapitalizmin yansımaları bütün dünyada var. Her şey ritim ve cinsellik üzerine... Biz yaşayarak yapıyorduk şarkılarımızı. TRT zamanında üç ay denetime tabi tutulur, onları aşmaya çalışırdık. Hakikaten iyi olmak zorundaydık. Sesiniz çok iyi olacaktı, müzikaliteniz olacaktı vs...