Başarı hikayesiyle topluma örnek olan Türkiye'nin en güçlü kadın seslerinden Rojin, GÜNAYDIN'a özel açıklamalarda bulundu. Dünyanın en güzel yerinin Türkiye olduğunu söyleyen Rojin, "Ruhu da, kültürü de, tarihi de çok zengin bir coğrafyada yaşıyoruz" dedi.
- Oyunculuk eğitimi almış olmanıza rağmen yorumcu oldunuz. Neden?
Küçüklüğümden beri en büyük hayalim; Devlet Tiyatrosu'nda çalışmaktı. Konservatuvar sınavı sırasında şivemden dolayı rahmetli Cüneyt Gökçer beni almak istememiş ama diğer hocalar 'Anadolu'dan gelen yetenekli gençleri almamız gerekir' deyince kabul edilmişim. Konservatuvara genelde durumu iyi olan ailelerin çocukları giriyordu. Benim gibi inşaat işçisi bir babanın kızı olarak bu okula girmeyi başarabilmek beni mutlu etti açıkçası. Ailem orada okumamı istemedi çünkü öğretmen olmamı istiyorlardı. Ama ben çocukluğumdan beri şarkı söylemeyi seviyordum.
- Yeni müzik çalışmanızdan bahseder misiniz?
'Rojin 2018' henüz çok yeni. Albümde 'Lı Biramini' gibi Kürtçe'nin en romantik eseri de var. Ayrıca Zazaca ilk pop eseri olan 'Ceneka' ve Türk filmlerindeki aşkları anlatan 'Şahit Çamlıca'ya da yer verdim. Ahmet Kaya'nın 'Yalan da Olsa' şarkısını da söyledim. Günümüzde artık yalan dünyalar çok seviliyor. Filtreli hayatlar yaşıyoruz sosyal medya hesaplarımızda. Herkes mutlu, yiyor, içiyor. 'Yalan da olsa mutluyuz işte', tam da sosyal medyadaki bu sanal dünyayı anlatıyor.
TÜRK-KÜRT KARDEŞTİR
- Ahmet Kaya şarkısını okurken neler hissettiniz?
Ahmet Kaya çok saygı duyduğum bir sanatçı. 'Yalan da Olsa'; 'Sokak ortasında bir kadın var, bağırıyor' diye başlıyor. Kadına yönelik şiddet geldi aklıma. Otobüs durağında öldürülen, dayak yiyen kadınları düşündüm. Kendisi de linç edildi. Tek kelime Kürtçe bilmeden Kürtçe için neler yaşadı. Ülkesini çok seven biriydi, çok acı şeyler yaşadı. Kafasına çatallar yedi, küfürler, hakaretler de edildi. Hiçbir fikir ve düşünce bunu hak etmiyor. Ülkemizde cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren oluşan bir linç kültürü var ne yazık ki. Tan Gazetesi'nin basılmasını da yaşadık, 6-7 Eylül olaylarını da. Mutlu bir toplum için bu linç kültürünü yıkmamız gerekiyor. Güç yerine sevgiye kıymet vermeliyiz. Birbirimize zarar vererek hiçbir yere varamayız. Birbirimizi anlamalıyız, dinlemeliyiz. Farklı düşünsek bile saygı göstermeliyiz. François Fenelon'un sevdiğim bir sözü var: Tüm savaşlar iç savaştır çünkü tüm insanlar kardeştir. Farklı dilden, dinden ve ırktan insanların yüzyıllarca kardeşçe bir arada bulunduğu kadim topraklarda yaşıyoruz. Türk de, Kürt de kardeştir. Birlikte kurtuluş mücadelesi verdik, birlikte cumhuriyeti kurduk. Ancak birlikte yaşayarak güçlü oluruz. Aynı ekmeği bölüşüp birbirimizden kız alıp vermişiz.
- Albümde 'Duyun Beni' diye barışa çağrı yapan bir şarkı da var...
İnsanların birbirini duymadığı ve duymak istemediği bir çağda yaşadığımız için barışa ve kardeşliğe çağrı yapmak istedim. Savaşı zenginler çıkarıyor, yoksullar ölüyor. Bu aralar en çok Sunay Akın'ın 'Beyaz Adam' şiiri geliyor aklıma: 'Beyaz adam Kızılderililer'in sunduğu yiyeceklerle beslenip topraklarına uzandığında büyüdü / Beyaz adam, özgürlük adına dev bir kadın heykeli dikti Doğu denizinin kıyısına / Ve her gece altında dans ettiğimiz yıldızları bayrak diye tutsak etti bir bez parçasına / Beyaz adam özgürlük gibi adaleti de bir kadın heykeli ile simgeledi.' Çok güzel anlatıyor bu şiir Amerika'nın ne kadar vahşi, acımasız olduğunu. Önce ilaç satıyor, sonra silah, sonra savaş çıkarıyor. Sonra da çıkardığı savaşların filminden kendine prestij devşirip, kendi uygulamalarını haklı gösterip o filmlerinden bir de para kazanıyor. Sömürerek, insanların kanından besleniyor. Dünyanın her yerine tahakküm kurmaya çalışıyor. Kimse bu tuzağa düşmemeli. Amerika, kültürsüzlüğü dünyanın her yerine pompalamaya çalışıyor. Biz kendi kadim kültürümüzü korumalıyız. Batı aslında bütün kültürünü bu topraklardan almış. 600 yıl dünyaya hakim olan Osmanlı gibi bir imparatorluk vardı bu topraklarda. Bizim zengin kültürümüzün yanında Amerika'nın kültürsüzlüğüne teslim olmamalıyız.
- Hayattaki en büyük imtihanınız neydi?
Hayatımdaki en büyük imtihanım; konservatuvar sınavına girip onca zengin güçlü ailelerin çocuklarının yanında sınavı kazanıp yarı Adanalı, yarı Kürt şivemle birinci yıl barajı aşmaya çalışmamdı. Diksiyona 'Tiksiyon' diyen birini düşünün. Konservatuvar sınavında "Villiyam Shaaakespare'den On İkinci Gece'yi hazırlamişam' demiştim. Şiveyi çözmek için bir yıl çalıştım. Hatta hiç unutmuyorum; bir gün sınıf arkadaşlarım içeri girdiğimde diksiyonumla dalga geçip gülüyorlardı bana. İnat ettim ve şivemi düzelttim.
'İSVEÇ'TE 'TÜRKÇE SÖYLEYEMEZSİN' DEDİLER, SAHNEYE ÇIKMADIM
- Yurt dışında çok ilgi gören bir isimsiniz. Müzik kariyerinizi yurt dışında devam ettirmeyi düşündünüz mü hiç?
Bugüne kadar birçok ülkede konserler verdim. Konserlere gittiğim zaman bile kalmadan koşa koşa Türkiye'ye dönmek istiyorum. Dünyanın en güzel yerini de verseler buradan gitmem. Türkiye'den başka bir yerde yaşayamam. Dünyanın en güzel yeri Türkiye; ruhu da, kültürü de, tarihi de çok zengin bir coğrafyada yaşıyoruz.
Bunun kıymetini bilmeliyiz. Bu coğrafyanın kadim dillerini, kültürünü sanatımla dünyaya anlatıyorum. Avrupa'da çok konser veren biriyim. Oralara gittiğimde de Türkiye'nin ne kadar renkli bir ülke olduğunu şarkılarımla anlatıyorum. Yaşadığım coğrafyanın dillerine de, kültürüne de her zaman her yerde sahip çıktım, çıkacağım da. Mesela, İsveç'te büyük bir organizasyonda konser verecektim. Bana 'Türkçe okuyamazsın' dedikleri için sahneye çıkmadım, reddettim çünkü bu toprakların sanatçısıyım ben. Yaşadığım toprakların dilleri çok kıymetli. Kendimizi, kültürümüzü, insanımızı sevmeliyiz. Çok güzel bir coğrafyada yaşıyoruz.
PAMUK TARLASINDA ÇALIŞTIM, TEMIZLİĞE GİTTIM
- Çocukluğunuzdan itibaren zorluklarla mücadele ederek buralara geldiniz. Şimdi Adana'daki o günlere dönüp baktığınızda neler hissediyorsunuz?
O zamanlar daha güzelmiş gibi geliyor bana. Yoksulluk vardı ama yoksunluk yoktu. Çocukluğum deyince beyaz lastik ayakkabılarım geliyor aklıma en çok.
7 yaşımdan itibaren pamuk tarlalarında da çalıştım, temizliğe de gittim. Çok çalıştım ve zorluklar karşısında hiç pes etmedim. Okuma şevkimi hiç kırmadı karşıma çıkan engeller. İnsan ne olursa olsun pes etmemeli. Bütün engeller bence başarının habercisidir. Gücümü iyilikten alan biriyim. Benim gibi yoksulluktan gelen bütün kız çocuklarının okumasını, meslek sahibi olup kendi ayakları üstünde durmasını istiyorum. Bunun için de elimden geleni yapıyorum. Çocuk gelinlere karşı da mücadele ediyorum. Aile Bakanlığı da özellikle son yıllarda bu konuda çok hassas davranıyor. Hiçbir şey yaşamamış, hiçbir şey görmemiş kız çocuklarını evlendirmek büyük bir hata. Unutmayalım; çocukluğunu yaşamamış bir anne, travmalı çocuklar büyütür.
'EŞKIYA' GİBİ BİR DİZİDE OYNAMAK İSTERİM
- Ekranlara ara verdiniz. Dönmeyi düşünüyor musunuz?
Güzel bir proje olursa dönerim . Müzik programı da yapmak isterim. Oyuncu olarak da yer alabilirim televizyonda. Atv'nin çok güzel dizileri var. 'Sen Anlat Karadeniz' ve 'Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz'; benim severek takip ettiğim dizilerin başında geliyor. Açıkçası 'Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz' gibi sevilen bir projede yer almak isterim.