İki hafta önceydi. Hepimiz o altın kalpli şoförü alkışlamıştık.
Adı Barış Özer'di. Antalya'da halk otobüsü şoförü olarak çalışıyordu. Bir gün sefer dönüşü aracını kontrol ederken koltuklar arasında unutulmuş bir paket buldu.
İçinde tam 45 bin lira vardı. Kendi maaşının 15 katıydı.
Hiç tereddüt etmedi, karakola gitti, paranın sahibine ulaştırılmasını sağladı.
Aynı şoförü cuma akşamı ana haber bültenlerinde dertli dertli konuşurken izledim. Meğer sosyal medyada adını 'salağa' çıkarmışlar. Herkes ona enayi gözüyle bakmış, yaptığı işin salaklık olduğu yorumlarında bulunmuş. Diyordu ki, "Google'a 'salak şoför' yazınca benim ismim çıkıyor..." İzleyince kaygılandım, "Artık kimse bulduğu parayı karakola teslim etmeyecek" dedim içimden.
Ama Barış Özer 'salaklıktan' vazgeçmemiş.
Tüm o yorumlara rağmen, geçen hafta otobüsünde bulduğu içi para dolu cüzdanı yine karakola teslim etmiş.
İkinci kez helal olsun sana şoför kardeşim.
Her şeye rağmen iyilik bulaştırmaya devam. Bu dünya senin gibi 'salakların'(!) yüzü suyu hürmetine dönüyor zaten...
Müge Anlı'nın işi gücü 'kanun'
Hep yazar dururum, 'Allah, Müge Anlı'nın akıl ve ruh sağlığını korusun' diye... Çünkü yaptığı kolay bir iş değil. Her gün onlarca mağdurun derdini dinlemek, kan dondurucu cinayetlerin, tacizlerin, tecavüzlerin ayrıntılarını öğrenmek, hayatın en kötü yanlarıyla canlı yayında yüzleşmek öyle herkesin sırtlayabileceği bir yük değil. Ama Müge, bu stresle başa çıkmanın yolunu bulmuş. Kanun çalmak için her hafta hocası Federal Kemerlioğlu'ndan ders almaya başlamış. Kanun, Müge'nin ruhunu dingin hale getiriyor, günlük hayatın stresinden onu uzaklaştırıyor, adeta rehabilite ediyormuş.
Müge'nin en büyük hedefi ise en zor eserlerden biri olan Nihavend Longa'yı kanunla çalabilmekmiş.
Malum, Müge'ninki gibi bir programı sunmak için önemli derecede hukuk bilgisi gerekiyor.
Müge de kanunlar hakkındaki bu eksiğini gidermek için hukuk fakültesini bitirmişti.
İşte başlıkta 'Müge Anlı'nın işi gücü kanun' deyişim bundandır.
Şimdi sıkı bir izleyicisi olarak Müge'den sezonun son programında şöyle usta işi bir 'kanun taksimi' bekliyorum.
'Avrasya' ismine ne oldu?
Bazı kampanya ve uygulamalar var ki, aklım bir türlü almıyor. Pazar günü Vodafone İstanbul Maratonu vardı.
Halkımız yine 'spor yaparmış gibi görünüp' 15 Temmuz Şehitler Köprüsü üzerinde piknik yaptı, fotoğraf çektirdi.
Aslında işin aslı 'selfie yarışı' idi. Beni şaşırtan ise ödüldü.
Maraton için göğüs numarası alan herkese gün boyunca toplu ulaşım araçlarından ücretsiz yararlanma hakkı verildi. İyi güzel de bu yarış, vatandaşı spor yapmaya özendirmek için değil mi? Madem büyük ödül toplu taşıma araçlarına bedava binmek, o zaman niye koşu düzenliyorsunuz ki? Tamam, buradaki amaç koşmak isteyen vatandaşların güzergaha gelip gitmesini kolaylaştırmak olabilir. Ama ben olsam, göğüs numarası alan her vatandaşa spor tesislerinde ya da spor malzemeleri satan mağazalarda bir hafta boyunca kullanılacak 20-30 liralık indirim kuponu verirdim.
Bir başka itirazım ise maratonun ismine. Bu organizasyonun en önemli özelliği, iki kıta arasında koşulan tek maraton olması. Bunu vurgulamak için de bu yarış yıllardır Avrasya Maratonu olarak adlandırılırdı.
Ama şimdiki ismi sadece İstanbul Maratonu... Oysa İstanbul'un yanına iliştirilecek 'Avrasya' ibaresi, hem tanıtıma katkı sağlar, hem de yarışmanın 'değerini' ortaya koyardı.
Ne demiş?
Ümit Karan'ın Beyaz Futbol'daki sözleri Fenerbahçelileri kızdıracak cinstendi: "6 Kasım'da kimileri halen 6 Kasım'ı kutluyor, Galatasaray da Real Madrid ile maça çıkıyor."
Gaf kürsüsü
Beyaz TV'deki Beyaz Futbol programında skandal bir ifade başlık olarak ekranda yer aldı. Buraya yazmaya terbiyem müsaade etmiyor. Merak eden, herhangi bir arama motoruna 'Beyaz TV yayınında skandal ifade' diye yazıp görebilir.
Zap'tiye
"Kırmızı balık gölde kıvrıla kıvrıla yüzüyor" adlı çocuk şarkısı 322 milyon tık'lanma ile en çok dinlenen şarkı olmuş. Aleyna ile Reynmen'e yeni rakip geldi: Balıkçı Hasan!..