Ünlü oyuncu ve komedyen Şafak Sezer, yeni filmi 'Göktaşı'nda açıkgöz muhtar 'Kısmet' karakteriyle izleyiciyle buluşuyor. Yapımcılığını Sinehane'nin üstlendiği, Caner Erzincan'ın yönettiği filmde; Şafak Sezer'e Ayhan Taş, Bülent Çolak, Mehmet Esen ve Yılmaz Gruda eşlik ediyor. Dün izleyiciyle buluşan komedi filmini konuşmak için Şafak Sezer'le Kırklareli'ndeki sette buluştuk. Ünlü oyuncu, hem 'Göktaşı'nı, hem de yeni projelerini anlattı...
- 'Göktaşı', sinema sezonunun ilk büyük komedi filmi... Nasıl bir film oldu sizin için?
Ufak bir beldede muhtarlıkla ayakta kalan ama fırsatı olsa belediye başkanlığına adaylığını koyabilecek bir adamı canlandırıyorum. Adı 'Kısmet'... Her türlü işin altından kalkmaya çalışıyor. Köy kurnazı bir adam... Sonra köye göktaşı düşüyor ve olaylar başlıyor. Konu; bugün her şeyin üstünde tutulan 'para'ya dönüyor. Çayın 1-2 lira olduğu yerde, göktaşından sonra herkesin deliye döndüğü bir hikayemiz var.
- 'Göktaşı'nda farklı bir kadroyla oynadınız...
Sezonun ilk büyük komedi filmini yaptık. Hem usta isimlerle, hem de çok keyifli bir ekiple oynadık. Çekimlerde çok ilginç olaylar yaşadık. 'Hoca' rolünü oynayan Mehmet Esen, vatandaşlarla yağmur duası yaptı. Yağmur yağınca da çekimlere birkaç gün ara verdik. Tam ailece izlenilecek bir komedi filmi oldu.
- Sizin evinize ya da bahçenize bir göktaşı düşse ne yaparsınız?
Benim huyumdur; böyle bir şey olsa bunu bütün dünya öğrenir. "Aman kimseye söylemeyin" derim ama herkese anlatırım çünkü bakla ıslanmaz ağzımda. Evde bazen "Aman Şafak bak, kimse duymasın" diyorlar. Ben bakkaldan başlıyorum anlatmaya... Adam, "N'aber abi?" diyor, ben anlatıyorum.
- İstanbul dışında film çekmek nasıl bir duygu?
Kırklareli'ndeki çekimler çok güzel oldu; herkesin buraları görmesini isterim. Ne zaman İstanbul dışında film çeksem duygusallaşıyorum ama hayatımda ilk kez evimden üç-dört hafta uzaklaştım. Daha önce film çekimlerinde arada eve gidip geliyordum. Bu kez eve gitmeyince, "Bari çocuklarımı sete getirin" dedim. İnsanın evi gibisi yok.
- Tam bir ev adamısınız galiba...
Çok istediğim bir hayat vardı; çocuklarım ve eşimle yuvamızda o hayatı yaşıyorum. Ev dışına çıktığında arada ekran var gibi oluyor. Mesela burada muhtar, çekimlere 20 bin kişi çağırmış. Fotoğraf çektirme olayına girdik mi, en az bir-iki saatimiz gidiyor. Baktım kurtulamıyoruz; "Selfie'yi 50 TL, doğum günü mesajlarını 200 TL'ye çekerim" dedim. (Gülüyor) Şaka bir yana; işimiz için bunu yapıyoruz tabii. Bir ablamız toplamış parayı getirmiş. "Olur mu öyle şey ablacığım, şaka yaptık" dedim.
FOTOĞRAF DA EKSİK OLSUN
- Ünlüler, hayranları ile fotoğraf çektirmek zorunda mı sizce? Çektirmeyen şımarık mıdır?
Değil ama şımarıklık mevzusunu kabul etmiyorum. Herkesin bir modu var. Belki fotoğraf çektirmek istediğiniz kişi o kadar eğlenceli değil. O da ev kirası ödüyor, çocuklarını okutuyor. Anlayışlı olunmalı. Zaten senin hayatını çekip oynuyoruz. Bundan tatlı bir meslek olabilir mi... Fotoğraf çektirmek de eksik olsun.
- Filmleriniz hep erkek komedisi ya da sokak kültürü üzerineydi. Bu film ise aile komedisi türünde...
Ben bir komedi filmi yapıyorum, hemen bir sürü sitcom oluyor. Bir mafya-kabadayı dizisi yapıyorsun, herkes onu yapıyor. Ben küçük bütçeli filmlerin kahramanı olarak ortaya çıktım. Harika tepkiler aldım. 'G.O.R.A' ve 'Vizontele' gibi filmlerde oynadığım yan rolleri, tiyatrovari olduğu için seçtim. Bu da öyle bir film. Sevdiğim işleri yapmaya başladım artık. İnsanlar ve mizah hızlı değişiyor. Daha ailevi filmler yapıp şimdilik o çizgiden çıkacağım.
- Bu çizgi sizin için sıkıntılı mı?
Sıkıntı değil de alternatifler çoğaldı. Hikayeler hep aynı; zengin, fakir, para, mafya... Bunlar tükendi.
HİÇ DOLARIM EURO'M YOK
- Bu kadar film çektiniz. Ekonomideki dalgalanmalar sinema sektörünü de etkiledi mi?
Bu olaylarla alakalı ancak filmlerde biz "Dolar 5 TL oldu, nereye gidiyorsun lan!" diye espri yapıyoruz. (Gülüyor) Onun dışında dışarıdan sadece izliyorum; zaten benim hiç dolarım ve Euro'm yok.
- Tek kişilik oyununuzla yurt dışı turnesi yapma planınız da var. Bu nasıl ortaya çıktı?
Tek kişilik bir oyun; stand up gösterisi gibi. İstanbul'da birkaç üniversitede yapmıştık daha önce. Almanya, Avusturya, Hollanda'ya gideceğiz. Kasım'da başlayacak, 2019'da da devam edecek.