İlk kez bu köşede bu denli geniş, öncelikli ve
"önceden" yazılmış bir
"televizyonda sinema" anonsu görüyorsunuz. Film aslında yarın
atv'de yayınlanacak ama ben bu filmi sinemada izleme olanağı bulamayanlar ya da yeniden görmek isteyenler için bugünden anonsluyorum ki, tatil programınızı ona göre yapın. Filmin adı
Meleğin Sırları...
Türk-ABD ortak yapımı bir
Hollywood prodüksiyonu... Sadece bu yönüyle bile sinema tarihimiz açısından önemli bir yapıt. Ama bana göre filmi asıl değerli kılan, genç bir
Türk oyuncunun;
Nehir Erdoğan'ın göz alıcı performansı. Bu filmin ardından
Nehir'in
Amerikalı yapımcılardan teklif üstüne teklif alacağını ummuştum ama biraz hayal kırıklığına uğradım. Belli ki bir
Türk oyuncunun
Hollywood'da kendini gösterebilmesi için yetenek tek başına yeterli olmuyordu. Profesyonel bir ekip tarafından yürütülecek menajerlik faaliyetlerine, tanıtım ve kulis çalışmalarına ihtiyaç vardı. Siz yine de bu filmi kaçırmayın. Eminim, izledikten sonra
Nehir Erdoğan'ın oyunculuk yeteneğiyle ilgili çok farklı bir düşünceye sahip olacaksınız. Filmin
Türkiye'de yeterince yankı bulamamasının nedenini ise
Nehir Erdoğan, bizim
Medyatik programında yaptığı çarpıcı açıklamalarla dile getirmiş ve sözleri olay yaratmıştı. Şöyle demişti
Nehir: "Kendi kendimi baltalamak ve ekibimi suçlamak istemem ama biraz şöyle bir şey oldu; Amerikalı ortaklar, Türkiye'yi çok fazla tanımıyordu. Orada zaten birçoğu amatör insanlardı. Gerek tanıtımı, gerek kopya sayısı çok fazla yapılmadı. Çok az salonda gösterildi. Bir ara Mısır'daki festivalden çağırdıklarını biliyorum ama o kadar içeriden meseleler vardı ki.. Ama bunda Leslie Bates (yapımcı) ve Ajlan Büyüktürkoğlu'nun (yönetmen) bir sorumluluğu olduğunu düşünmüyorum. Sanırım Amerika'daki bütçeye büyük katkısı olan ortaklardan bir tanesi bizim kopyayı falan sakladı. İçerideki anlaşmazlıklardan. Ben de tabii dışarıdan birisi olarak izliyorum. Çünkü oyuncuların yapabileceği bir şey yok. Bizim görevimiz oynamak...' Neresinden bakarsanız
"sarsıcı" bir film.
Türkiye'den
ABD'ye dil öğrenmek için giden bir
Türk kızının rüyalar ülkesinde yaşadığı kâbusları son derece çarpıcı bir dille ve
Hollywood sinemasının etkileyici görselliğiyle anlatıyor.
Birand ağabeyimin deyimiyle,
"Yarın akşam 22.10'da kimseye randevu vermeyin" diyorum...