Bir gün önceki basın toplantısında, yaşayan en önemli aktörlerden Robert De Niro'yu dünya gözüyle görmek yetmişti. Meğer daha fazlası da varmış. Söyleşi talebime olumlu yanıt gelince sabah erken saatlerde kendisiyle tekrar bir araya gelecektim. Hayranlık duyduğum insanlarla karşılaşmış olmanın verdiği o çocuksu ve tarifi zor bir duygu kapladı her yanımı. Sinemacı büyüklerimin karşısına çıkarken kullandığım papyonlarımdan birini taktım ve heyecanla soluğu karşısında aldım. 10 dakikalık bir röportaj. Üstelik De Niro ile birlikte yapımcı Meir Teper ve şef Nobu Matsuhisa da vardı.
Malum Robert De Niro ortağı olduğu mekanın Türkiye'de şube açması vesilesiyle ülkemizde. Konu mutfak olunca oradan başladık.
"Nasıl bilirsiniz Türk mutfağını, misafirperverliğimizi?" diye giriyorum söze. Usta oyuncu, "Türkiye çok güzel bir ülke. Zengin bir kültürü var. Sadece yemek kültürüyle anılamayacak kadar zengin. 20 yıl önce geldiğim zaman salaş yerlerde, sokak aralarında çok lezzetli yemekler yediğimi hatırlıyorum" diyerek nasıl ağırlandığını anlatıp, mutfağımızı ve kültürümüzü övüyor.
Tabii hemen "Türk mutfağı, menüye nasıl bir katkı sunacak?" diye soruyorum. Şef Nobu Matsuhisa alıyor sözü. Hamsi, lüfer, ekmek kadayıfı, tahin soslu enginarın menüye girdiğini anlatıyor. Lakin Robert De Niro'nun henüz tatmadığı lezzetlerimiz var. Gülerek "Tadacağım. Benim bildiğim, Türkiye'nin yemekleri çok güzel" diyor.
Şef Matsuhisa "Türkiye'de büyük bir potansiyel görüyorum. Çok köklü bir tarihin üzerinde oturuyorsunuz. Peru'da ilk restoranımı açtığım zaman Peru mutfağı dünyada tanınmamıştı. Japon mutfağı ile Peru mutfağını bir araya getirdikten sonra küresel olarak tanınmaya başladı. Füzyon mutfağının amacı zaten budur. Türkiye'de de bu potansiyel var" diyor.
İşin mutfak kısmı tamam. Süre de az. Önceki günkü basın toplantısında, İstanbul'da film çekme konusuna "İyi bir senaryo olursa neden olmasın" diyerek sıcak baktığını söylediği için "Metropoller sizi ne kadar mutlu ediyor?" diyorum. De Niro Usta "New York gibi bir metropolde yaşıyorum. Ben metropolde yaşamayı seviyorum ama herkes sevmeyebilir. Bazılarını büyük şehirler mutsuz edebilir. İstanbul çok büyük ve çok güzel bir şehir. Gördüğüm kadarıyla da büyümeye devam ediyor. Keşfetmeye açık. Mesela bu beni heyecanlandırıyor" diyerek cevap veriyor bu soruma.
MUZİP BİR KİŞİLİK
"Türk dünyasından tarihi bir şahsiyeti oynamak isteseydiniz, kim olurdu?" diye bir soru yöneltiyorum. De Niro: "Eminim ki tarihinizde canlandırmaktan çok büyük keyif alacağım birçok tarihi kişilik var. Ama elbette aklıma ilk olarak Atatürk geliyor. Ama şu an için böyle bir durum yok" diyor.
Sinema ve gastronominin ortaklaştığı bir soru ile devam etmek en doğrusu diye geçiriyorum içimden. Malum Robert De Niro'nun oynadığı filmlerde genel olarak bir restoran sahnesi bulunur. Ustaya "Günün birinde mekanınızın İstanbul şubesinde film çekilmesine izin verir misiniz?" diye soruyorum. De Niro "Bu ekibimizle konuşmamız gereken bir durum. Halihazırda mekan için bir belgesel çekiliyor. İleride de böyle şeylerin olması mümkün" diyerek bu fikre sıcak olduğu belirtiyor. Sonra söze yapımcı Meir Teper giriyor: "Bazı restoranlarımızda filmler çekildi. Örneğin Hugh Grant'ın rol aldığı 'Aşk Engel Tanımaz' (Notting Hill) filminde restoranımız kullanılmıştı. Dolayısıyla İstanbul'da da böyle bir film çekilecekse ve yönetmen restoranımızı kullanmak isterse neden olmasın."
Tatlı, bilge biraz da hınzır bir kişilik Robert De Niro. Ama son derece mütevazı ve nezaket sahibi. Elini sıkıp teşekkür ediyorum hepimize yaşattığı tüm güzellikler ve iyi filmleri için. "Rica ederim" derken göz kırpıyor. Yakın arkadaşlarından yönetmen Francis Ford Coppola, Harvey Keitel'dan sonra Robert De Niro ile de bir araya geldiğim için kendimi şanslı hissederek gazetenin yolunu tutuyorum.
MURAT ÖZER'İN TİŞÖRTÜNÜ İMZALADI
Geçen mart ayında genç yaşta kaybettiğimiz, sinema yazarlarının duayenlerinden Murat Özer'in en sevdiği aktörlerden biriydi Robert De Niro. Hayatta olsaydı o da yan yana gelmek isterdi. Onun anısına Murat Özer'in çok sevdiği ve sıklıkla giydiği Batman tişörtünü imzalatmak istedim. Robert De Niro "Pek tabii" diyerek imzaladı tişörtü. Böylece manevi de olsa bir buluşma gerçekleşmiş oldu.