Geçtiğimiz haftanın bir bölümünü Londra'da geçirdim. Şehirde yaptığım keşifleri merak ediyor musunuz? İşte Londra'dan son notlarım...
Bir haftalık Londra seyahatimde Pound ve Türk Lirası arasında hesap yapmak, tüm fiyatları beş ile çarpmak bana çok sert geldi. Kredi kartlarım hiç görmediği rakamları gördü! Şimdi çok daha fazla çalışmam lazım. Yurt dışına seyahat etmek isteyen yurdum insanının en büyük sorunu, döviz kurunda gelinen son nokta tabii.
Londra'da otel rezervasyonu yaparken kullanıcı puanlarını ve otel deneyimlerini mutlaka okuyun. Tatilimin son günlerinde fotoğraflarına aldanıp da kaldığım otelin odaları ve hizmeti korkunçtu. Aynı gün, yorumlara bakarak başka bir otele geçtik. Otelin beş yıldızlı oluşu veya konumu önemli değil; ne varsa tecrübe edenlerde var.
Park Chinois, Londra'nın son zamanlardaki en popüler restoranı. İçeri girdiğim anda restoranın Türk istilasına uğradığını görmek beni çok şaşırttı. Öyle ki; bir masada ailesi ve çocuklarıyla yemek yiyen Sibel Can'ı bile gördüm. Mekanda altı Türk garsonun çalıştığını da belirteyim. Yani sağınız solunuz Türk... Demek ki kendimizi, böyle Türk istilası altında olan yerlerde daha güvende ve rahat hissediyoruz.
Park Chinois
Mayfair'de bulunan yılların popüler mekanı Scott's'tayız. Mekana girer girmez duvarları süsleyen sanat eserleri ilginizi çekiyor. Bu mekanda eserleri sergilenen isimler arasında Türk sanatçı Haluk Akakçe de var. Kulağıma gelenlere göre; eserini mekana bağışlayan sanatçılar, burada sınırsız yemek yeme hakkına sahip oluyormuş.
Scott's
Saat 03.00'ten sonra gidilen after mekanı Beat'teyiz. Elektonik house müzik çalan mekanda, bizim grubun en eğlenen ismi Şeyma Subaşı'ydı. Mekanın dekorasyonundaki en esprili detay kepenklerdi... Bizim mahalle bakkalının kepenklerini andıran bu detay sayesinde, kulübü küçültmek mümkün oluyor.
Sadece üyelikle girilebilen Loulou's yine aynı havadaydı. İçeride üye misafirler yemek yiyip dans ediyordu. Mekanda ceket- gömlek giyme zorunluluğu var. Eğer o anda üzerinizde ceket yoksa, vestiyerden zorunlu olarak bir ceket alıyorsunuz. Loulou's'da takılmanın bedeli kişi başı 2 bin TL. Hatırlatayım; mekanda Türk tasarımcı Rıfat Özbek'in imzası var. Özbek, binbir gece masallarından ilham alarak burayı tasarlamış.
Soho'nun yenisi The Mandrake Hotel... 30 odalı otelin her yeri ayrı bir fotoğraf karesi... Bohem burjuvaların takıldığı barı ve restoranı şu sıralar çok popüler.
Benim gibi iyi yemek avlıyorsanız, dünyanın en iyi restoranları listesini de dikkate alıyorsunuz tabii. The Ledburry, en iyi 50 restoran arasında 27'nci sırada. Burada kişi başı bin liraya öğle yemeği yiyebilirsiniz. Mekanın çok sade bir dekorasyonu var yani Instagram'lık pek kare çıkmaz.
Londra'da mutlaka katılmak gereken sanat olaylarından biri; moda dünyasının ikonik ismi Cristobal Balenciaga'nın sergisi. Ünlü tasarımcının dünden bugüne efsaneleşmiş tasarımlarını yakından görmek isteyenler için büyüleyici bir sergi. V&A'de devam eden sergideki en dikkat çeken şey, Christian Dior'un Balenciaga için söylediği "O bizim duayenimiz" sözü. Türk modacılarının egolarının yanında, dünyanın en ünlü tasarımcılarının mütevazılığı çok dikkat çekici.