Sadece televizyon reklamlarının yoğunluğunun şikayet konusu olduğunu sanıyorsanız, yanılıyorsunuz.
E.A. adlı okurumuz (İşyerinde sorun yaşamaması için adını saklı tutmayı tercih ettim), bu kez de radyo başında yaşanan işkenceyi kaleme almış:
işkenceyi kaleme almış: "Mesajıma önce çok büyük bir hayranınız olduğumu söyleyerek başlamak istiyorum. Yazılarınızı büyük bir zevkle takip ediyorum. İlk başlarda "Sabahtan akşama televizyon seyredip, her şeyi eleştirip bir de üzerine para alıyorlar. Oh valla kebap iş" desem de, zaman geçtikce yüreğinizin ve ruhunuzun naifliğini kalbimde hissettim. Çünkü siz günün çoğunu ekran başında geçirip insanın akıl sağlığını koruyarak ekranda gördüklerini gerçeklerden ayırabileceğinin, hem de dış dünyayla ilişkisini kesmeden de yaşanabilineceğinin büyük kanıtısınız. Övgüyü pek sevmediğinizi biliyorum. O yüzden fazla uzatmadan bir itirazımı dile getirmek istiyorum.
15 DAKİKA REKLAM
Biliyorum ki, köşenizin konusu televizyon ama yüce gönüllüğünüze güvenerek yazıyorum. Ben 18 yaşımdayım, liseyi bitirdim ama bazı sorunlardan dolayı kazandığım okula gidemedim. Evdekilere kattım olsun diye de konfeksiyon atölyesinde işe girdim. Sabah 07.30 ile akşam 17.30 arasında çalışıyorum. Çoğunlukla akşamları 21.00'e kadar mesaide kalıyoruz. Buraya kadar sorun yok tabii.
Mesele şu: Bütün gün çalıştığımız için atölyede radyo açık oluyor. Vakit geçsin diye müzik dinlemek için açtığımız radyoda ise 'tanıtıcı reklam' adı altında Çin işkencesi çekiyoruz.
Radyocu, dinleyenlerini suistimal ederek pek de faydalı olmayan bir ürünü; yarım saatte bir tam 15 dakika süreyle tanıtıyor. Üstelik zeka seviyesi sıfır. Sürekli aynı cümleler, tekrarlar... '10 dakika içinde arayan herkese filanca ürün yarı fıyatına' anonsları filan...
İşin ilginç yanı, çoğunlukla numara vermiyorlar. Dinleyicinin, ürünü almak isterse hangi numarayı arayacağı tam bir muamma olarak kalıyor ve dinleyici de sıkılıp kendini camdan aşağıya atmak istiyor.
Şimdi bana "Rahatsız oluyorsanız radyo kanalını değiştirin" diyebilirsiniz. Haklısınız ama bölüm şefimiz "Ben bu radyodan başka radyo dinlemem. Pop müziğinizi evinizde dinleyin" deyince akan sular duruyor. Başında da dediğim gibi, köşenizin konusunun televizyon olduğunu biliyorum ama yüce gönlünüze sığınarak yazıyorum. Kaleminiz ve naif gönlünüz hiç susmasın. Hoşçakalın..."