Doğduğun Ev Kaderindir, Kırmızı Ev, Masumlar Apartmanı, Camdaki Kız... Uzmanlar, psikoloji temalı dizilerin psikoloğa gitmek ve psikoterapi hizmeti alma durumlarında insanları "Ben deli miyim?" düşüncesinden uzaklaştırdığına ve ruhsal destek almayı normalleştirdiğine dikkat çekiyor. Fakat bu dizilerin geçmiş travmatik yaşantıların tetiklenmesine sebep olabileceği gibi bir tehlike de söz konusu. Bu durumda sözü bir uzmana bırakmanın faydalı olacağına inanıyorum. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Gülçin Şenyuva, son dönemde gündemde olan psikoloji temalı dizilerin izleyiciler üzerindeki olumsuz etkilerini bakın nasıl değerlendirmiş:
"Psikoloji temalı diziler ile terapi odası mahremiyet ve güvenilirliğin olduğu bir alan olmaktan çıkabiliyor. Bu durum da kişilerin psikoterapiye gitmelerini engelleyebilmektedir. Diziler psikoterapiste yönelik yönlendirme, edilgen olma, empati yerine sempati gelişimi, temas etme, sarılma gibi gerçekçi olmayan beklentilerin oluşmasına ve kişilerin geçmiş travmatik yaşantılarının tetiklenmesine sebep olabiliyorlar. Yetişkinlerin geçmiş yaşantılarına veya ebeveynlerine yönelik olumsuz duygular da çıkabiliyor. Bütün bunlar göz önüne alındığında 18 yaş altındaki kişiler için gelişimlerinin devam etmesinden dolayı psikolojik temalı dizileri izlememesini tavsiye ediyoruz."
İşte gazetecilik ruhu
Geçen hafta yazmıştım ya, bizim gazetenin çaycısından matbaa görevlisine kadar hepsi gazetecilik ruhuna sahip diye, işte son örnekler:
Görsel tasarım ekibimizden değerli kardeşim Metin Kayıp, köşemi sayfaya geçirirken beni mesajla uyarma ihtiyacı hissetmiş:
"Abi merhaba, kusuruma bakmazsan Ozan Akbaba yazınızda 'EDHO'dan tanıdığımız' demişsiniz; fakat Kuzey ve Güney'den tanıyanlar olacaktır. (Sümer Tezkan karakteriyle) EDHO'da parladı elbet bunu göz ardı etmiyoruz. Ayrıca Arka Sokaklar'dan önceki dönem idi Kuzey ve Güney'de oynaması. Haddimi aşan bir durum olmuş ise affola. Saygılarımı sunar, iyi çalışmalar dilerim."
Ne demek, Metin kardeşim, Allah razı olsun diyebilirim ancak...
Köşemi sizlere ulaştıranlardan görsel tasarımcı değerli kardeşim Cengiz Baksı da geçenlerde Netanyahu ile Peres'i karıştırdığımı fark edip, son anda golü çizgiden çıkartmıştı.
Böyle bir ekiple çalıştığım için kendimi nasıl güvende hissediyorum anlatamam...
Herkesin içine mafya kaçmış
Köşemizin değerli okurlarından Ramazan Budaklar bu haftayı da boş geçmeyip, mafya dizilerinin tarihini analiz etmiş:
"Mafya özentisi bizde Yeşilçam'la başladı. Beyaz kaşkollu Kadir İnanır'ın mahallenin namusunu koruduğu filmler... Limitsiz para, itibar, araba, kadın, makam, üstünlük ve maalesef 'öldürme' tutkusu! Mahallenin namusunu korurdu kahramanımız ama en son kızı da götürür... Pardon 'evinin kadını, çocuklarının anası' yapardı! Bugünkü diziler bile sanırım o karakterlerden besleniyor... Sadece diziler mi? Dışarıda gerçek insanlar dahi o film ve dizilerden besleniyor. 'Teşkilatı arayın', 'Eniştemi bağlayın', 'Genelkurmay beni bul' diyen insancıklar nereden besleniyorlar?.. Herkesin içine biraz mafya kaçmış gibi..."
Ne demiş?
"Ben şimdi sana bunu yapmazsam, sen kim bilir yarın ne yaparsın!.." (Esenyurt'ta bir kadını takip ve taciz ettiği iddia edilen adamı yumruklayan vatandaşın sözleri)
Gaf kürsüsü
Tüm medyanın atladığını, dikkatli okurumuz Ali Aktulga yakalamış: "NASA tarafından yayınlanan İstanbul'un gece görüntüsünü tüm kanallar ters yayınladı. Ben çeviriverdim işte, hiç de zor değildi!"
Zap'tiye
Çukur ve EDHO'da ne zaman bir düğün dernek olsa, en az 3-4 kişi ölüyor. Koçovalılar ve Çakırbeyliler şu nikah işlerine hiç kalkışmasalar mı acaba?