İnanılır gibi değil...
Türkiye'nin en önemli oyuncuları biraraya gelmiş, tutarlı bir senaryo, harika bir kurgu, iyi ışık, iyi müzik... Her şey var ama izleyen yok... Neden? Çünkü
"Ah Kalbim" dizisi
TRT 1'de yayınlanıyor... Keza
"Ayrılık",
"Çılgın Kanal" ve
"Aynadaki Düşman", özel kanallardaki benzerlerinden çok daha kaliteli yapımlar olmasına rağmen reyting listesinde ilk 100'e girmekte güçlük çekiyorlar.
Akşam Sefası gibi harika bir müzik-eğlence programının bile reytingleri yerlerde sürünüyor. Geçenlerde yazdım,
TRT 2 kültür-sanat programı arayanlar için bir cennet. Ama reyting listelerinde bu kanalın ismine rastlayamazsınız. Çünkü
"gölgede" kalıyorlar!..
Türk insanının en
"tutucu" olduğu konuların başında
"televizyon izleme eğilimleri" geliyor. Bu konuda yapılan araştırmalardan çıkan sonuç ve kişisel gözlemlerim aynı yönü gösteriyor:
Türk izleyicisi program değil, kanal seyrediyor!.. Tıpkı takım ya da parti tutar gibi
"kanal tutanlar" çoğunlukta. Bu
"fanatizm", AGB ölçümlerinde de açıkça kendini gösteriyor. Özellikle prime-time kuşağında kumandalar sabitleniyor. Sadece reklam aralarında, o da beş dakikayı geçmemek üzere tarama yapılıyor ve tekrar o kanala dönülüyor.
Türkiye gibi kanal ve program alternatifinin neredeyse
"sonsuz" olduğu bir ülkede insanlar
"en iyi programı aramak için" değil, sadece
"refleks" olarak zapping yapıyorlar. Bir kaç dakikalık
"manzara değişikliğinin" ardından tekrar kürkçü dükkanına dönüyorlar.
Türkiye'de hak eden programların bugün hak ettikleri yerlerde olmamasını ne tek başına
AGB ölçümleriyle ilgili spekülasyonlara bağlayabiliriz, ne de bir başka
"yüzeysel" nedene... Bence mesele çok daha derinde... İzleyici eğer elindeki kumanda aletine hükmedebilme becerisini elde edemezse,
"en iyiyi bulma konusunda" yeterince çaba gösteremezse, seçici davranmak yerine önüne her konulanı mideye indirirse bu sektör ıslah olmaz. Unutmayın ki,
"kalite" onu
"talep edenlerin" hakkıdır. Öyleyse, biraz daha oynatın şu parmaklarınızı...