Bilim Kurulu 1 Haziran sonrası normalleşmenin nasıl olacağına dair çalışmalar yapıyordu.
Vakalarda düşüş sürdüğü takdirde sahillerde, parklarda iki metre mesafe varsa, maske takılmayabileceği, restoran ve kafelerin, kişi sınırlamasıyla açılabileceği konuşuluyor... Halı sahaların da açılma ihtimali var. Düğünler ise açık havada yapılacak gibi gözüküyor. Eğitimde ise kapsamlı bir 'telafi' süreci başlayabilir.
Bunların hepsi beklediğimiz güzel haberler ama maske ve sosyal mesafe kuralları devam etmeli. En azından kapalı ortamlarda, ve açık ortamlarda yoğunluğa göre maske takılmalı, sosyal mesafeye uyulmalı.
İnsanların işine kavuşmaları, okulların açılması ve salgının bitmesi için aşı olmak hayati mesele. İnsanların aşı olmama özgürlüğü var ama aşı olmayıp bencilce virüs yayma özgürlüğü olamaz. 1 Haziran'dan itibaren sırası geldiği halde aşı olamayanların kapalı alanlara, toplu taşımaya ve kafe restoranlara girişleri yasaklanmalı.
Haziranda çok açılırsak, sonra toparlaması zor olur. Bütün planlarımızı eylülde okulların açılması üzerine kurmalıyız. Çocuklarımız eğitimde geride kaldı, eylül de de okullar açılmazsa kayıp bir kuşak yetişir!
***
KÜME DÜŞMEMEYİ SEVDİLER!
Erzurumspor'dan sonra Denizlispor da TFF'ye 'küme düşme kaldırılsın' başvurusu yaptı. Yönetim, salgının yanında kur dalgalanmaları ve yayın geliri düşüşünün takımı olumsuz etkilediğini belirtti.
Gençlerbirliği de küme düşmenin kaldırılması için TFF'ye başvuracaklarını açıkladı. Söz konusu kulüpler, salgının kötü etkilerinin 2020-2021 sezonunda devam ettiği için geçtiğimiz sezon uygulanan küme düşmemenin devam etmesini istiyorlar.
Gençlerbirliği taraftarları ise yönetime tepki gösterdi. Taraftarlar, Süper Lig'e yeniden hak ederek dönmek istediklerini duyurdu. Helal olsun Gençlerbirliği taraftarına.
"Geçen sene küme düşme yoktu, bu sene de olmasın" yaklaşımının bir mantığı var mı? O zaman hiç düşme olmasın gelecek sezon 24, bir sonraki sezon da 27 takımla oynansın lig!
Denizlispor geçtiğimiz sezon 20 transfer yaptı ve 4 teknik adamla çalıştı. Erzurumspor ise 26 transfer yapıp, 5 teknik adamla çalıştı. Yönetimlerin başarısızlığı ortada ama suçlu Covid- 19! Dünyada salgından sadece bizim küme düşen takımlar mı etkileniyor?
***
REKABET KIZIŞIYOR
Amazon, 8.45 milyar dolara Metro Goldwyn Mayer'i satın aldı. MGM'nin kütüphanesinde 4 bini aşan film ve 17 binden fazla televizyon içeriği bulunuyor.
Bu devasa arşiv ile Amazon Prime ile Netflix arasındaki rekabet kızışacak. Daha doğrusu Amazon Prime çok geriden başladığı yarışta atağa kalkacak. Amazon'un asıl büyük silahı ilk sezon için 465 milyon dolar harcadığı 'Yüzüklerin Efendisi' dizisi!
Son dönemde kaliteli içerik sunmadığı için eleştirilen Netflix, Amazon Prime'a abone kaptırmamak için yeni iddialı film ve diziler için yatırım yapmak zorunda kalacak. Rekabet kaliteyi artırır, kazanan da izleyici olur.
***
NASA TAKİPÇİ Mİ KASIYOR?
NASA, sosyal medya hesabından İstanbul'a ait bir uydu görüntüsünü paylaşarak "Hey İstanbul, parlıyorsun!" notunu düştü.
Görüntü muhteşem, gerçekten parlıyoruz.
Yalnız NASA'nın paylaşımında İstanbul için Türkiye'nin başkenti denmiş. Dünyanın genelinde de böyle bir algı var.
Türkiye denince akla ilk İstanbul geliyor.
Bu arada NASA'nın sosyal medya editörleri Türkiye'yi çok sevdi, sürekli ülkemizle ilgili paylaşımlar yapıyorlar. Salda, Azmak Deresi, Van Gölü vs. NASA'nın editörleri takipçi kasmak için ülkemize yoğunlaştı sanki. NASA paylaşım yapınca RT ve beğeni yağmuruna tutuyoruz, bu da editörlerin dikkatini çekiyor olabilir. Ya da ülkemizin güzellikleri uzaydan daha net gözüküyor ve NASA paylaşmadan edemiyor.
Böyle devam et NASA, seviyoruz seni.
***
YAŞLI ÜNLÜLER GENÇ ÜNSÜZLER 'WIN-WIN' İLİŞKİLER
Mehmet Ali Erbil (64), kendisinden 36 yaş küçük olan Çilem Nur Demiral (28) ile bir ilişki yaşadığını açıkladı. Erbil, "Artık Instagram'dan, DM'den yürüyorum" diyordu, şaka değilmiş. Sağlığına kavuşan Erbil sahalara döndü ve kaldığı yerden 'yürümeye' devam ediyor!
Aslında yaşlı ünlülerle, genç ünsüzler arasında 'win win' (kazan- kazan) tarzı bir ilişki var. Bir şekilde birbirlerini buluyorlar. Serenay Sarıkaya'yı bu genellemenin dışında tutuyorum! Genç ünsüzler bu sayede biraz daha ünlü oluyorlar, yaşlı ünlüler de ikinci baharlarını yaşıyorlar.
***
FUTBOLDA ÖYKÜ YAZANLAR HATIRLANIR
Süper Lig'e çıkan son takım Altay oldu. Ben Çağlar Söyüncü, Cengiz Ünder gibi genç yıldızlar yetiştirip, onlardan elde ettiği geliri altyapıya yatıran ve sadece yerli oyuncularla oynayan Altınordu'nun Süper Lig'e çıkmasını istiyordum.
Altınordu'nun yarattığı alternatif başarı öyküsü taçlandırılmalıydı.
Bu öykü Süper Lig'e de renk katabilirdi.
'Öykü' yaratmak edebiyattaki gibi ölümsüzlüğe ulaşmak aslında. 1980'lerin Karadeniz fırtınası Trabzonspor, 1960'ların 'Es Es' efsanesi Eskişehirspor, Metin Oktay'ın ağları delen şutu, Can Bartu'nun Fenerbahçe'de hem basketbol hem futbol oynaması, 'Ver Lefter'e yaz deftere' vs. biz babamızdan bu efsane futbol öykülerini dinleyerek büyüdük.
Takımların şampiyonluk tarihleri, aldığı puanlar değil sahada yazdıkları öyküler konuşulur.
Bir gün Altınordu o öyküyü yazacak. Altay da Mustafa Denizli faktörüyle bir öykü yazdı sayılır. Denizli uzun yıllar formasını giydiği Altay'a hoca olarak dönüp 18 yıllık Süper Lig özlemini gidermiş oldu.
Aslında Denizli'nin Almanya, İran maceraları, Galatasaray ve Milli Takımla Avrupa'da elde ettiği başarılar vs. Denizli'nin kendisi başlı başına bir öykü'.
Usta hocanın hayatı film bile olur. Özetle futbolu futbol yapan öykülerdir!
***
Altyazı
'Yürek ve akıl bir iş üstünde yoğunlaşırsa, bu dünyadaki hiçbir şey imkansız değildir.' (Spartacus)