Yeşilçam'ın usta ismi Perihan Savaş, 'Günaydın Hafta Sonu'nda özel açıklamalar yaptı. 1995'te eşi Yılmaz Zafer'i kaybeden Savaş, programda o dönem yaşadıklarını da samimiyetle anlattı:
- Yılmaz'la (Zafer) bizimkisi güzel bir aşktı. Gerçekten birbirini çok iyi anlayan iki kişiydik, belki de aynı meslekten olmamızla alakalıydı bu. Her ikimiz de birbirimizin hayatlarına saygı duyuyorduk. O çalışırken yemekleri ben yapardım, ben çalışırken de o yapardı.
- Yılmaz rahatsızlığında ailem yanımda oldu. İki çocuğum vardı. Yılmaz da bir süreden sonra çocuk oldu. İçimde çok büyük fırtınalar koptu, kendi kendimle baş edemediğim zamanlar oldu. Çocuklarımı ve işimi düşündüm. Sadece çocuklarım için de değil, kendim için de devam etmek zorundaydım. O dönem kaçmadım. İyi günde birlikteyiz de kötü günde 'Gidiyorum' demek bir insana yakışmaz. Ben yükü omzuma aldığım zaman taşımasını bildim. Her şeyden önce Yılmaz'ı çok sevdim. O kötü günde bile yanında olmak benim için çok önemliydi. Şimdiki aşklar bitiyor, bir hafta sonra başka aşka geçiliyor. Benim mantığım bunu almıyor. Buna aşk ya da birliktelik denmez, bu başka kafa.
'KİTAP YAZACAĞIM'
- Aşk, birbirini anladıkça, saygı duydukça güzeldir. Bir sene sürer, sonrasında olay sevgi ve saygıya dönüşür. Bunu korumak çok daha önemli. İki tarafın da birbirine ihanet etmemesi lazım. İnsan başkasına aşık olabilir ama o zaman dürüstçe bunu söylemesi gerekir. Biz Yılmaz'la bunu konuşmuştuk, "Eğer bir gün başka birine aşık olursak, 'Ben başkasına aşık oldum' diyelim" diye...
- Magazinci arkadaşlarla sorun yaşamıyoruz. İki kelime etsem bir şey mi olacak... Ben de geziyorum ama sırf kendini göstermek için bir yerlere gitmeyi sevmiyorum. Görüntülenmekten rahatsız olanlar da gitmesin, neden gidiyorsunuz ki? Biliyoruz orada gazeteciler var.
- İnsanlar artık aşık olmuyor. Aşık olmadıkları zaman da yazamıyorlar, üretemiyorlar. Bizim piyasada da öyle, dizi yapıyorsun ama hemen aynısını başka bir kanalda görüyorsun. Başka bir şey yapın, taklit hoş değil.
- Kitap yazmayı düşünüyorum. Yılmaz'ın o dönemlerini ibret öyküsü olarak anlatmak istiyorum. Biz o dönemlerde telif haklarımızı alsaydık yardım geceleri düzenlememize gerek kalmazdı. Sanatçı olarak insanın ağrına gidiyor. Sadece Yılmaz için geçerli değil bu; Kimileri sokakta, kimileri başka yerde... 134 filmim var, her kanalda dönüyor ama hak alamıyoruz.
'YENİ NESİLDEN UZAKKALIRSAK ESKİRİZ'
SAMSUN DEMİR:
Şimdiki çocuklar inanılmaz. Eğer bu jenerasyondan çok uzak kalırsak, eskiyeceğiz. Sürekli kendimizi yenilememiz lazım.
ECRİN SU ÇOBAN:
13 yaşındayım. YouTube'da hayatımı çekiyorum, anne-babam kontrol ediyor zaten. Sanırım samimiyet çok önemli. Beş ya da altı yıl sonra makyaj videosu çekebilirim.
BERK COŞKUN:
Filmimiz büyüklerle küçükleri buluşturuyor. Hem Nasreddin Hoca var, hem Sindrella. Benim Youtube'da taklit videolarım da var, pratik bilgiler veren bilgiler de. Bence insanlar bende bir şeyler buluyorlar.
BURCU KARADAĞ
'Herkes babamı ak sakallı bir neyzen sanıyor
- Benim için ilk kadın neyzen denilince kızıyorlar. Evet ben ilk kadın neyzen değilim, bu 3 bin yıllık bir süreç. Ama daha önce benim yaptığım işleri yapan olmadı. Daha delisi gelmedi daha doğrusu. Bugüne kadar birçok önemli devlet büyüğümüze ve eşlerine, first ladylere konser verdim. Büyük bir gurur benim için.
- Fazıl Say'ı çok severim, benim için çok önemli. Hayatıma çok katkısı var. Bundan 10 yıl önce tanıştık. Hezarfen Ney Konçertosu yaptı benim için. Hatta Berlin'de seslendireceğiz. Dinlerken film izlettiren bir eser. Kendisi beni buldu. Bir festivalde görmüş, beğenmiş beni. "Bu kız normal değil" der benim için.
- Yurt dışında bizleri sadece Türkler dinlemeye gelmiyor. Mesela biz Almanya'ya gittiğimizde sadece akrabalarım Türk'tü orada. Oranın halkı da vardı, bizden daha meraklılar.
- Herkes babamı ak sakallı neyzen falan zannediyor ama alakası yok. Babam TIR şoförüydü. Bana yurt dışından org getirmişti. Ne istese çalıyordum. Beni konservatuvar sınavına soktular. Üç sınavı da üst puanla geçtim. Evde olay çıktı, "Bu kızın yaşı çok küçük, ney nasıl çalacak?" diye. Ben hocamı da, neyi de çok sevmiştim. O günden beri neyi bırakmadım.
ÇİNARE MELİKZADE
'Bir gün Harbiye'de konser vermek istiyorum'
- 3 yaşından beri şarkı söylüyorum. 2016'da bir günde sosyal medyada meşhur oldum. Ekim ayından beri Türkiye'deyim. Haluk Levent sağ olsun beni çok destekledi, Harbiye'deki konserine çıkardı. Bir gün orada tek başıma konser vermek isterim.
- Biz Azerbaycan'da Türkçe'yi dizilerden ve filmlerden öğrendik. Çocuklar bile şimdi güzel Türkçe konuşuyor.
- Son dönemde orada İran-Türk yapımı bir dizide oynadım ama oyunculukta biraz utangacım.
- Çok planlı bir insan değilim. Hayal kuruyorum ve gerçekleşiyor. Akışına bırakıyorum işlerimi.
HAKAN ALTINER
'Babalık duygusunu rol aldığım dizilerde yaşıyorum'
- 'Kimse Bilmez' dizisini de çok sevdim, rolümü de. Daha önce de dizilerde baba rolünü çok canlandırdım, baba rollerine çok alıştım. Kendi hayatımda kızım olmadı ama diziler bu duyguyu yaşattı.
- Zeynep (Elçin) çok iyi bir öğrenci. O içinden nereyi alıp öğrenmesi gerektiğini iyi biliyor.
- Tiyatronun şimdiki durumundan çok memnunum. Tiyatro, Türkiye'de son üç yılda çok yükseldi. Alternatif tiyatrolar çıktı küçük salonlarda. Tiyatronun önce merak edilmesi gerekir, o yüzden tiyatroma Kedi adını verdim. Kedi meraklı bir hayvandır.
- Tiyatroya olan büyük ilgiyi TV'lere borçluyuz.
ZEYNEP ELÇİN
'Başta istemediler ama artık ailem de işime saygı duyuyor'
- 'Kimse Bilmez'in çekimleri sırasında 'Duygu' olduğum zaman Hakan (Altıner) Abi'yi babam gibi hissediyorum. Çok mutluyum onunla çalışmaktan.
- Ailem ilk başta oyuncu olmak istememe inanmadı. "Öyle meslek mi olur?" dediler, bankacı olmamı istediler. Ama ben bu işi hep sahiplendim. Ben saygı duydukça, onlar da duymaya başladılar. Ama şimdi en büyük desteğim annem. Bu işe olan sevgimi ona da ispat etmiş oldum.
- İki yıldır ut öğrenmeye çalışıyorum ama hâlâ makam çalamıyorum.
- Dizi her geçen gün daha güzel bir hal alıyor. 12'nci bölüm, en güzel bölümlerden birisi olacak mesela.