TRT 1'de çarşamba akşamları yayınlanan 'Diriliş: Ertuğrul' dizisinde oynayan Cengiz Coşkun ile röportaj yapmak için Beyoğlu'nda buluşuyoruz. Cana yakın ama mesafeli biri olan Coşkun, işiyle ilgili rahat konuşurken, sıra özel hayatına gelince konuşmaktan kaçınıyor. Kız arkadaşıyla mutlu olduğunu belirten Coşkun, oyunculuğu çok sevdiğini söylüyor. İşte ünlü oyuncunun anlattıkları....
'Diriliş: Ertuğrul' dizisi için sizi nasıl keşfettiler?
Bana dizi için teklif bir yıl önce geldi ama araya zaman girdi. Benim ilk oyunculuğa başladığımdaki hocam Metin Günay, dizinin genel yönetmenliğini yapmaya başladı. Bana bir metin verdiler. O metindeki 'Turgut Alp' karakterini oynamama karar verildi.
ŞAŞIRTMAYI SEVİYORUM
Peki karakterle ilgili araştırma yaptınız mı?
Tabii ki 'Turgut Alp' karakterine hazırlanırken dönemle ve karakterle ilgili birçok kaynak okudum. Dönem ve karakter itibariyle vücut dili nasıl olmalı, nasıl oturmalı kalkmalı, yemek yemeli, hepsini inceledim. Kılıç ve balta kullanmak, at binmek, at üzerinde kılıç kullanmak, ok atmak konularında eğitimler aldım. n
Çalışma ortamınız nasıl? Oldukça yoğun. Hemen hemen her gün ortalama altı saat setteyiz ama mutluyuz. Bizim insanımız tarihine sahip çıkıyor. Ancak tarihi verirken sıkıcı olmadan, merak uyandıran ve gerçekten ayrılmadan bir yapım sunmak çok kolay değil. 'Diriliş: Ertuğrul'un tüm bu bileşenleri ortaya koymasından dolayı izleyicide farklı bir yeri olduğuna inanıyorum.
Sizin soğuk ve ukala göründüğünüze dair yorumlar var. Bu görüntü, sizin kırılmamak için kendinize ördüğünüz bir duvar mı?
İster istemez... Kırılgan insanlar, sert olur. İnsanlar önyargılı davranıp tanımadıkları kişiler hakkında bazı sıfatlandırmalar yapabiliyor. Herkes istediğini düşünmekte serbest, benim için önemli olan beni tanımadan önce ne düşündüklerinden ziyade tanıdıktan sonra ne düşündükleri... Tahmin edilir olmayı değil, şaşırtmayı seviyorum.
ANNEM İZLEYİNCE AĞLIYOR
Ailenizle mi yaşıyorsunuz?
Ben 13 yaşında ailemden ayrıldım. Çünkü babam emekli olunca, onlar Silivri'de yaşamaya başladı. Ben "Basketbol oynayacağım" dedim ve burada kaldım. Ailem hâlâ Silivri'de yaşıyor.
Oyunculuğunuzla ilgili ne diyorlar?
Annem diziyi izlediğinde ağlayarak bana telefon açıyor ve gurur duyduğunu söylüyor. Onun böyle düşünmesi beni çok mutlu ediyor.
Basketboldan modelliğe geçiş nasıl oldu?
Basketbol oynarken eski takım arkadaşlarımdan biri sayesinde modelliğe başladım. Bir ajans beni keşfetti ve aynı yıl Best Model'e girip kazandım.
Gelecekte ne yapmak istiyorsunuz?
Ticari zekama güveniyorum. Kazandıklarımı gayrimenkule yatırıyorum. Belki ileride restoran açabilirim. Ama benim ilk etapta istediğim oyunculuk. Nefes aldığım sürece oyuncu olmayı istiyorum. Oyunculuk sayesinde insanlara güvenmeyi öğrendim. Oyunculuk benim ilacım, sonuna kadar devam ederim.
YOĞUNLUKTAN GEZEMİYORUM
Gece hayatınız nasıl? İstanbul'da özellikle sevdiğiniz mekanlar var mı?
Özel bir tutkum yok. Zaten yoğunluktan özellikle gece gezmelerine de pek vakit kalmıyor, hele ki sağlıklı yaşamaya dikkat ediyorsanız. Dostlarımla birlikte mutlu olduğum her mekan iyidir. Özellikle ev muhabbetini severim.
EN BÜYÜK OYUNCU MÜNİR ÖZKUL
Oyunculuk eğitiminiz nereden geliyor?
Şahika Tekand Atölye Oyuncuları ve Craft Oyunculuk Atölyesi'nde eğitim aldım. Halen de Craft ile çalışıyorum.
Sizce Türkiye'nin en iyi erkek oyuncuları kim ya da kimler?
Dilerim ki, bir an önce sağlığına kavuşsun, Münir Özkul bence bu ülkenin en büyük oyuncusu. Benim için sadece bakışları bile yeter. İnsanın içine işliyor, yarattığı duygu bambaşka. Şener Şen ve rahmetli Tuncel Kurtiz elbette en büyüklerden. Genç jenerasyondan benim favorilerim; Kıvanç Tatlıtuğ ve Kenan İmirzalıoğlu.
Birçok kişi oyunculuğun artık çok basitleştiği, oyuncuların çok fazla paralar kazandığı, amiyane tabirle önüne gelenin oyuncu olduğuna inanıyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Ben buna katılmıyorum. Durumu şöyle açıklayabilirim; her mesleğin kendine göre zorlukları var elbette. Hele ki doktorluk ve hakimlik gibi bazı meslekler hayati; sonuçta ucunda insan hayatı var. Oyunculuk; eğer gerçekten gönül verdiyseniz ve sürekli daha iyi olmak için kendinizi geliştirmek için yatırım yapıyorsanız, gerçekten çok zor ve yorucu bir meslek. Ayrıca durum ekrandan göründüğü gibi değil elbette. Ekranda 10 saniyede geçen bir sahne için bazen saatlerce çekim yapılabiliyor. Eve gidemediğiniz oluyor. Hasta olma şansınız bile neredeyse yok. Şehir dışı çekimlerinde haftalarca hatta aylarca düzeninizden uzak kalıyorsunuz. İşin bir de diğer bir boyutu var; global düzen ve piyasa şartları... Dizi ve film ekonomisi diye bir realite var. Piyasa zaten kendi şartlarını kendisi oluşturuyor diyebiliriz.