BABAM ve Oğlum ile birlikte hayatımda izlediğim en duygusal, en dokunaklı filmin galasıydı. Çocuk gelinlerin dramını tüm çıplaklığı ile anlatan Halam Geldi filmi bana "İyi ki Antalya'ya gelmişim" dedirtti.
Yapımcılığını Sami Dündar'ın, yönetmenliğini Erhan Kozan'ın üstlendiği, Evrim Kanpolat'ın muhabirlik yaptığı dönemde gerçekleştirdiği bir röportajdan yola çıkarak senaryolaştırdığı Halam Geldi, memleketin ortasında hâlâ kara bir leke gibi duran çocuk gelinler gerçeğini çitilemedi belki ama o kirli çarşafı, daha iyi görülmesi için hepimizin balkonuna asıverdi.
Film; Kıbrıs'a göç eden Diyarbakırlı ailelerin beraberlerinde getirdikleri çağdışı törelerin ve akraba evliliklerinin, bir toplumun hayatını nasıl allak bullak ettiğini anlatıyor.
Bugüne kadar film ve dizilerde defalarca işlenen konuyu bu kez hepimizi 'çimdikleyerek' dile getiriyor.
İSTENMEYEN ZİYARET
'Halam geldi', özellikle Anadolu'da kullanılan bir şifre. Genç kızların ilk adet günlerinin üstü kapalı ifadesi. Ama Güneydoğu'daki töre nedeniyle gencecik kızlar 'halalarının gelmesini' hiç istemiyorlar.
Çünkü bu 'ziyaret' onlar için bir kabus. Zira adet olan 12-13 yaşındaki kız biliyor ki, artık 'kadın' olmuştur ve ailesinin daha önce söz verdiği koca koca adamlara, üstelik de akrabalarına gelin olacaktır!
Filmi hepimiz tüylerimiz ürpererek, gözlerimiz dolarak, insanlığımızdan utanarak izledik. Tüm oyunculuklar kusursuzdu. Hatta filmde rol alan muhteşem Alman çoban köpeği Alfe (Filmdeki adı Limon) bile döktürmüştü.
Burçin Terzioğlu, Ümit Çırak, Turgay Tanülkü, Tugay Mercan, Dilek Çelebi, Berke Hürcan; tüm benlikleriyle öykünün içindeydiler. Hele çocuk oyuncular Miray Akay, Melisa Celayir, Tunç Oral, Melis Kara ve Down sendromlu Görkem Eşgünoğlu'nun performansları parmak ısırtıyordu.
Özellikle de çocuk gelin Reyhan'ı oynayan Miray Akay, geleceğin büyük yıldızı olma yolunda kıyı feneri gibi çakıp çakıp işaret verdi.
Gösterim sonrasında tüm çocuk oyuncular hıçkırarak ağlıyordu.
Belli ki, canlandırdıkları hikayeden en çok onlar etkilenmişti.
Önce kaygıya kapıldım; acaba minicik yüreklere, beyinlere bu travmayı yaşatmak doğru mu diye...
Ama gerçek küçük gelinlerin yaşadıklarının yanında minik oyuncuların birkaç günde atlatacakları sarsıntının lafı olmazdı.
Bu mesajın verilmesi, bu afişin yüreklere asılması için bu fedakarlığa değerdi.
YARIŞSAYDI SİLİP SÜPÜRÜRDÜ
Keşke 'Halam Geldi', Altın Portakal'da AKSAV'ın 'En iyi sosyal sorumluluk projesi içeren film özel ödülü'nü almak yerine doğrudan ulusal film kategorisinde yarışsaydı.
Eminim tüm ödülleri silip süpürürdü.
Festival birincisi olarak da vizyonda çok daha sükseli bir gişesi olurdu.
Yine de bu film çok izlenecek.
Nereden mi biliyorum? Sezonun onca iddialı dizisi arasında Samanyolu TV'nin ilk 100'de zirveye oynayan 'Küçük Gelin' dizisinden. Belli ki, toplum da bu büyük sorunla ilgileniyor. Bu filmi mutlaka görün, pişman olmayacağınıza garanti veriyorum.
Biraz sarsılacaksınız, çokça ağlayacak, bir süre travmayı atlatamayacaksınız belki ama gidin ve görün. Tabii ki bir film izlemekle, yıllardır toplumun yüreğinde kanayan 'çocuk gelinler' yarasına dikiş atamayabilirsiniz ama hiç olmazsa 'iltihabın bulaşmasını' engelleyebilirsiniz... En iyisi yazıyı, filmin müziklerine damga vuran o muhteşem ağıtın sözleriyle noktalamak: 'Reyhan kokmuyor artık / Tenimde el kokusu / Gelinliğim kefen mi? / Yok mu Allah korkusu?'