ABD'nin Paterson şehrine, ilk kez Türk kökenli bir emniyet müdürü; İbrahim Mike Baycora atandı. Eskişehir'de doğan Baycora, küçük yaşta Amerika'ya gitti.
New Jersey Rutgers Üniversitesi'nde kimya mühendisliği alanında diploma alan Baycora, 1988 yılında Paterson Polis Teşkilatı'na katıldı.
İki çocuk babası Baycora, 32 yıldır görev yaptığı Paterson Emniyeti'nin şimdi müdürü oldu.
Törende bir konuşma yapan Paterson Belediye Başkanı Andre Sayegh, "Baycora, bir Amerikan rüyasıdır, bugün geldiği konuma kendi çabası ile gelmiştir. Bu Paterson'ın zaferidir, Amerika'yı evi bilen göçmenlerin zaferidir" dedi.
Baycora, Kur'an-ı Kerim'e el basarak yemin etti. Baycora, törenin sonunda Türkçe yapılan duanın ardından tebrikleri kabul etti.
Bu töreni kıskanmadım dersem yalan olur. ABD'de isteyen İncil'e, isteyen Kur'an- Kerim'e el basarak göreve başlıyor, istediği duayı ediyor. ABD'de mahkemelerde de durum aynı.
LAİKLİK ELDEN GİDİYEAH!
Baycora, Türkiye'de Kur'an-ı Kerim'e el basarak yemin etseydi; Kemalist'ler, ultra laikler "Laiklik elden gidiyeah" diye ortalığı ayağa kaldırırdı. Müslüman bir ülkeyiz ama Kur'an-ı Kerim'e el basıp yemin etmiyoruz!
Töreni her açıdan ele almalıyız.
Türkiye'de Hıristiyan bir emniyet müdürü var mı? Ya da John adında ABD kökenli bir Hıristiyan, Rum ya da Ermeni vatandaşımız komiser olurken İncil'e el basıp yemin etseydi ne olurdu?
'Nereli, kimin adamı, hangi mezhepten?' yerine Türkiye'de liyakata göre atamalar yapılsa daha iyi olmaz mıydı? Bu ülke ne çektiyse laik-dinci, Müslim-gayrimüslim kutuplaşmasından çekmedi mi? Paterson Belediye Başkanı'nın gururla bahsettiği 'Amerikan rüyası' daha ortada Amerika yokken Osmanlı'da yaşanmıyor muydu? Adı 'Osmanlı Rüyası' değildi ama imparatorluğun yükseliş döneminde liyakat her şeyden önce gelirdi!
Yıkılmakta olan imparatorluktan vatan toprağının bir bölümünü kurtardık ve Türkiye Cumhuriyeti'ni kurabildik ama 'Osmanlı Rüyası'nı kaybettik. O gün bugündür Osmanlı'nın küllerinden doğmasını istemeyenler için dini ve etnik kökenler yüzünden birbirimizi yiyoruz!
Kim bu Robin Hood?
Robin Hood olarak anılan hayırsever vatandaşımızı kutluyorum ama bu hayır işi fazla medyatik olmaya başladı. En son Elazığ'da depremde yakınlarını kaybeden Cahide Erdağ'a beş küçükbaş, üç de büyükbaş hayvan almış. Dikkat edin yerli Robin Hood artık medyada gündeme gelenlere bağış yapıyor. Daha önce de Üsküdar'da çocuklara ücretsiz kitap vermesi ile bilinen bakkal Kamber Bozan'a 15 bin kitap hediye etmişti. Hayırsever vatandaş kimliğini açıklamıyor ama çoktan kendi 'yerli Robin Hood' markasını yarattı bile. Belki de gün gelecek gerçek kimliğini açıklayacak ve daha büyük ilgi görecek. Keşke yerli Robin Hood insanlara para dağıtacağına, bir fabrika açıp istihdam yaratsa, daha kalıcı yardımlarda bulunsa ama o zaman da şimdiki gibi haberlere konu olmaz!
Adaları tramvay kurtarır
Önceki gün Yıldız Parkı'nda golf sahalarında görmeye alıştığımız elektrikli araçlara rastladım. "Burada mı kullanılacak?" diye sordum. Bir yetkili "Yok, adalara yoluyoruz, faytonların yerine kullanılacak" dedi. Bu bilgiyi Twitter'da paylaştım. Bu çektiğim fotoğraf, Habertürk'e haber oldu. İBB fotoğrafını çektiğim araçların adalara gitmediğini ama benzer modeller üzerinde çalışıldığını açıkladı. Eğer faytonların yerini bu golf araçlarının benzerleri alırsa büyük hata olur! Büyükada olmak üzere Prens Adaları zaten akülü araç çöplüğü! Ada yollarında yazları büyük karmaşa var. Bir de akülü araçlar eklenirse daha çok kaos ve kazalar yaşanır. Geçiş sürecinde kullanılabilir ama uzun vadeli çözüm raylı sistem olmalı. Beyoğlu'ndaki gibi turistik amaçlı tramvayın yanı sıra iki-üç vagonlu tramvaylar ring seferi yapmalı. "Tramvay coğrafi koşullarına uygun değil" diyenlere de inanmayın, dünyada daha dik yokuşlu yollarda tramvaylar işletiliyor!