Önceki gün, 10 dalda Oscar adayı olan 'Sarayın Gözdesi' (The Favourite) filmini, Nişantaşı City's sinemasının en küçük salonunda izledim.
En ön sıradaki dört-beş koltuk hariç salonun tamamı doluydu. Mecburen en ön sıradan bilet aldık ama buna da şükretmeliyiz; Anadolu'daki birçok şehirde bu film gösterime giremedi.
Bunun sebebi ise yerli popüler filmlerin salonları işgal etmeleri. Bugün 'Organize İşler Sazan Sarmalı', yarın 'Recep İvedik 5' salonları istila edecek.
Elbette yerli popüler yapımlar ilgi çektikleri için fazla salonda gösterime giriyorlar ama bunun bir sınırı olmalı. Örneğin 'Organize İşler: Sazan Sarmalı' tam 1400 salonda birden gösterime girdi. Bu rakam, ülke geneli toplam salon sayısının yaklaşık yarısına tekabül ediyor.
AÇGÖZLÜLÜK!
'Organize İşler'i ilk haftada 1 milyon 497 bin kişi izledi.
Filmin salon başına günlük izleyici ortalaması ise 152 kişi. Filmin günde beş seans gösterildiğini hesap edelim;
'Organize İşler: Sazan Sarmalı'nın seans ortalaması; kabaca 30 izleyici. Salon sayısının fazlalığı hesaba katılınca karlılık oranı öyle anlatıldığı kadar yüksek değil. Buna sürümden kazanmak desek daha doğru olur. Şahan Gökbakar, Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan gibi büyük yapımcılar, sinemalardaki tekelleşmeden faydalanarak sürümden kazanıyorlar ve diğer yerli sinemacıların haklarını gasp ediyorlar. Bu gasptan artık Oscarlı filmler de zarar görüyor.
10 yıl önce sinema salonlarının tekelleşmesiyle ilgili yazdıklarım ne yazık ki gerçek oldu. Şimdi yine yazıyorum, bir kenara not edin; Türkiye'de büyük yapımcılar daha çok kâr edecek diye diğerlerinin haklarının gasp edilmesi, sinema müdavimlerini salonlardan uzaklaştırıyor. Artık kaliteli film izlemek isteyenler festivallere, korsana ve Netflix'e mecbur bırakılıyor.
Salonlardaki izleyici renkliliği azalıyor. Yılmaz Erdoğan, Cem Yılmaz, Şahan Gökbakar'ın iki-üç yılda bir film çekmesi bu çarkı döndürmez!
Eğer salonların mısır ve reklam gelirlerinde de düşüş yaşanırsa, kaybeden sinema salonları olur, gelecekte sinema salonları kapanabilir.