ASELSAN'ın yerli ve milli elektronik sinyal karıştırıcı Koral sistemi, düşman radarlarını kör ediyor. Bu sayede F 16'larımız uçuşa yasak bölge tanımadan SU 24'leri düşürüyor. Sürü drone'lar, yapay zeka kullanarak havaalanı pistlerini imha ediyor. Suriye'de konuşlu ve pek sükseli Rus hava savunma sistemleri SİHA'larımız tarafından yok ediliyor. Aynı Sİ- HA'lar rejimin tankını, topunu, ebabil kuşları gibi yakıp geçiyor. Türk mühendislerinin eseri Kuzgun iletişim sistemi sayesinde İHA'ların elde ettiği istihbarat, askerlerimizin cep telefonlarına anında aktarılabiliyor. Özetle; elektronik savaş çağının yükselen yıldızı Türk Silahlı Kuvvetleri, Rusya'ya, ABD'ye, İran'a rağmen Suriye'nin askeri gücünün dörtte birini iki günde yok edebiliyor.
Yeni dünya düzeninin oyun kurucusu olma yolunda emek veren, ter akıtan herkese helal olsun. Bizi kolay lokma görenler ise artık Orta Doğu'da yeni entrikalara girişmeden önce iki kere düşünmek zorundalar. Ayrıca son harekatlar göstermiştir ki, silah konusunda artık kimseye gebe değiliz. Bu ülke 10 yıl içinde o vermekte nazlandıkları F 35'lere nal toplatacak milli savaş uçağını da, İsrail'i hasetinden çatlatacak insansız denizaltıyı da, köhne Patriot'ları ve kerameti kendinden menkul S 400'leri alt edecek yerli hava savunma sistemlerini de üretecek potansiyele sahiptir. Kalleş bir saldırıya kurban giden 34 askerimizin şehadeti yüreğimizi yaktı. Ama akabinde başımızı kaldırıp dik durmayı başardık. Hem de tüm dünyanın ağzını bir karış açık bırakarak... Ordunla, milletinle, savunma sanayinle, Mehmetçiğinle ne kadar gurur duysan azdır Türkiye'm...
Teşekkürler Bayraktar Ailesi
Hem de yürekten teşekkürler. Baba Özdemir Bayraktar ile başlayıp oğlu Selçuk Bayraktar ile devam eden müthiş özverili savunma sanayi hamlesi ile üretilen insansız hava araçları İHA ve SİHA'lar savaşın gidişatını değiştirdi. Önce PKK'nın belini kıran bu son teknoloji yerli üretim araçlar, şimdi de rejim güçleri ve Rusya'nın bölgedeki kabusu oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yıllardır tüm üretim aşamalarını bizzat denetlediği, ilgi ve desteğini asla esirgemediği bu proje, ülkenin yüz akı oldu. İşte gerçek milliyetçilik, vatanperverlik böyle olur. Kahraman Mehmetçik'in gücüne güç katan, televizyonda izlediğimiz imha görüntüleri ile yüreğimizi biraz olsun soğutan İHA ve SİHA'lar için bu halis aileye bir Türk vatandaşı olarak şükranlarımı sunuyorum.
İşte vicdan farkı
Yunan polisinin sınırda göçmenlere karşı takındığı acımasız tavrı izliyorsunuz değil mi? 5 aylık bebelerin gözüne gaz sıkıyorlar. Analarını, babalarını dövüp nehre atıyorlar. Onlara yine bizim vatandaş sahip çıkıyor. Gece ateş başında tir tir titreyen aç çocuklara simit getiriyor, poğaça dağıtıyor. Sınırda Yunan zulmünün sürdüğü saatlerde Çanakkale Ayvacık açıklarında bizim Sahil Güvenlik ekiplerinin bir kurtarma operasyonu canlı yayınla ekrana geldi. Mehmetçik, havası inen bottan (Muhtemelen Yunan hücumbotları tarafından zıpkınlanmışlardır. Daha önce de yaptılar çünkü) topladığı bebekleri şefkatle bağrına bastı, koruma altına aldı. İşte iki ülke arasındaki 'vicdan' farkı. Biz böyleyiz işte, huyumuz kurusun. Onlar gibi vicdanımız kurumasın da...
Klavye tetikçileri ifşa edilsin
Sosyal medyada felaketleri 'fırsat' gören şerefsizler daha ilk şehit haberleri geldiğinde sosyal medyaya 'mayın döşemeye' başladılar. Tabii ki takip edildiler, saptandılar, haklarında kovuşturma başlatıldı. Ama yetmez. Sosyal medyanın görünmezlik pelerinine sarındıklarını sanan bu reziller tek tek ifşa edilmeli. Hani 15 Temmuz hainleri mahkemeye götürülürken jandarmaların arasında birer birer isimleri okunarak içeriye alındılar ya, bu klavye soysuzlarının yüzünü de herkes ezberlemeli ki, olur a, sokakta gördüklerinde yanlış kişinin suratına tükürmesinler...
Zap'tiye
Şehitler, savaş, göçmen dramı, koronavirüs... Bugünlerde bir haber bültenini sonuna kadar izleyebilmek de az kahramanlık değil hani...
Ne demiş?
"Bir şehidin helvası sizin evin ocağında kavrulmadığı sürece size hep tatlı gelecektir." (Şehit annesinin sözleri)