39. İstanbul Film Festivali'nde gösterimi yapılan Onur Ünlü'nün merak edilen filmi 'Topal Şükran'ın Maceraları', sinema dünyasını ikiye böldü. Bir kısım filmi hiç anlamadığından yakınıyor, diğer kısım ise 'Türk sinemasına kazandırılmış şahane bir eser' diyor. Peki filmin bu kadar konuşulmasının en büyük sebebi ne? Tabii ki sinemamızda alışık olmadığımız bir türde olması. Filmde hiç diyalog yok. 'Sen Aydınlatırsın Geceyi', 'Kırık Kalpler Bankası' gibi sıra dışı vizyonlu filmlerden sonra 'Topal Şükran'ın Maceraları'na hiç şaşırmamak gerek. Onur Ünlü, 'Şükran' karakteri üzerinden, onun vizyonunda görmeye alışık olduğumuz ölüm, kader konularını ele alıyor.
Film renkli bir açılış sahnesiyle başlıyor, karakterin kaza geçirmesi üzerine topal kalması ve annesini kaybetmesi üzerine olaylar ilerliyor. Film, insanın hayattaki 'acı'yı nasıl yaşadığını sorgulatıyor. Aşık oluyor ancak büyük bir hayal kırıklığına uğruyor. Defalarca ölüme tanık oluyor. Ünlü'nün izleyiciye düşündürdüğü birçok nokta var, üzerine Demet Evgar'ın başarılı performansı da eklenince seyir zevkine doyum olmuyor. Onca zorluğa, acıya, hayal kırıklığına rağmen güçlü bir karakter yapısı kurmuş Ünlü. Öte yandan her seferinde farklı bir film yapmayı deneyen, kendini tekrarlamayan bir yönetmen; bu anlamda da tür olarak sinemamıza kazandırdıkları takdir edilmeli. Anlamamak ayrı, beğenmemek çok ayrı. Anlatma yöntemi farklı bir yönetmenden diyalogsuz da olsa iddialı bir yapım. Filmi izleyince ne demek istediğimi anlayacaksınız. Film çok konuşuldu. Tüm mesele sessizliği ama o sessizlikte öyle büyük acılar var ki doğrudan hissettiriyor; o yüzden ben bu filmi çok sevdim.
İzlemeniz gereken beş sessiz film
Onur Ünlü'nün diyalogsuz filminden sonra en çok izlenen diyalogsuz filmleri izlemeye ne dersiniz? İşte izlemeye değer diyalogsuz da olsa birçok duyguyu izleyiciye yaşatan beş şahane yapım...
Amcam (Mon Oncle)- 1958
Yönetmen Jacques Tati, 1950'li yıllarda tüm dünyaya sessiz sinemanın gücünü yeniden hatırlatıyor. Film diyaloglara değil hareketlere odaklanıyor, öte yandan gösterişli maddiyatçılığı, makineleşen hayatı ve modern toplumu da eleştiriyor.
Le Ballon Rouge (The Red Balloon)-1956
Cannes'da En İyi Kısa Film kategorisinde Altın Palmiye alan film, diyalogsuz filmlere en iyi örneklerden. Filmde 'Pascal' isimli bir çocuk, kırmızı balon ile arkadaşlık kurar.
Bu arkadaşlık, çocuğun ve balonun kopamayacağı bir bağa dönüşür. Paris'in sokaklarında arkadaşlıklarını oyun ile güçlendirirken, balonu patlatmaya çabalayan çocuklardan kaçarlar. Mavi balonlu bir kız ile karşılaşan kırmızı balonlu Pascal, hayatı deneyimlemeye başlar.
Hadaka No Shima (The Naked Island)-1960
Kaneto Shindo'nun 1960 yılı yapımı filmi, çorak ve aslında çıplak bir adanın etrafında gelişiyor. Filmde doğanın gücünü her haliyle izlerken, adada yaşayan bir ailenin hayatına tanık oluyorsunuz.
Hiç diyalog olmayan bu filmde savaş sonrası Japonya psikolojisini ve ruhunu, aynı zamanda aile dediğimiz kurumun iç dinamiklerini sessiz ama muhteşem duygularla izleyebiliyorsunuz.
Ayı (L'Ours)-1988
Yönetmen Jean-Jacques Annaud rejisiyle Amerikalı yazar James Oliver Curwood'un romanından sinemaya uyarlanan film, öksüz bir yavru ayının öyküsünü anlatıyor.
Kuzular Firarda-2015
'Shaun', haftada yedi gün çalışmaya isyan edince çiftlikte her şey birbirine giriyor ve koyunlar kendilerini şehirde buluyorlar. Hem yetişkinlerin, hem de çocukların ilgisini çekecek türden olan film, sessiz sinema dönemindeki harekete dayalı 'slapstick komedisi'ni hatırlatan çok hoş sahnelere sahip.