Herkes bugün kullanılmaya başlanacak
3G teknolojisi ile hayatının nasıl değişeceğini merak ediyor. Minibüste cep telefonundan dizi izlemek, şirket toplantısını görüntülü telekonferans şeklinde gerçekleştirmek, internete çok daha hızlı bir şekilde bağlanmak bu yeni iletişim teknolojisi ile mümkün olacak. Hatta televizyon reklamındaki gibi müstakbel kayınpederinizin elini
"sanal" olarak öpebileceksiniz bile!.. Ama bu sistem; kilitlenen trafiği açamayacak, 12 yaşındaki çocuğun kopan parmağını dikemeyecek, mayınları, bombaları ve depremi önceden haber veremeyecek, işsize iş bulamayacak, çarşı- pazardaki fiyatları ucuzlatamayacak, otomobilinizi benzinsiz çalıştıramayacak. Yani temel sorunlarımız hala yerli yerinde kalacak. İyisi mi bugün için fazla hayal kurmayın!.. Sıradan bir vatandaş olarak beni asıl ilgilendiren ise yeni teknolojilerle birlikte çatılardaki, direklerdeki baz istasyonlarının da pıtrak gibi çoğalacak olması. Malum, baz istasyonlarının radyasyon yaydığı ve kansere neden olabileceği artık bilimsel bir gerçek. Bu nedenle yasaya göre baz istasyonlarının etkili olduğu alanlarda yaşayanların yazılı onayı olmadan bunları konuşlandırmak mümkün değil. Ama yasayı, yasağı takan kim? Önceki gün
TRT 1'in haberlerinde izledim. Vatandaşın tepkisini engellemek için yeni baz istasyonlarını ustalıkla kamufle ediyorlarmış. Örneğin
Beylikdüzü'nde
"baca" şeklinde yapmışlar. Uzaktan bakıldığında diğer bacalardan farkı yok ama içi
"sizi" yakıyor!
Ankara'da ise toplu konutların bulunduğu bölgede çam ağacı süsü verilmiş bir direğin içine yerleştirmişler. Şu
"yeşil" (!) duyarlılığa bakar mısınız? Çocuk parkının tepesine koymuşlar bir tanesini... Diğeri ise semtin sağlık ocağının üzerinde duruyor. Şu
3G dedikleri,
"Geldim, Gördüm, Gömdüm" olmasın?