Geçen sezon
Levent Kırca'nın ekrana sürdüğü parodiler içinde beni en çok güldürenlerden biri, alışverişe çıkan adamın şaşkınlığıyla ilgili bölümdü. Adam, manava gidiyor, bir de bakıyor ki, manav, eczane olmuş. Bakkala gidiyor, yerine terzi açıldığını görüyor. Dönerci, ganyan bayiine, berber, kokoreççiye dönmüş... Ekonomik kriz nedeniyle dükkanlar birer ikişer kapanıp, esnaf iş değiştirdiği için adam hiçbir şey alamadan evine geri dönüyor. Vallahi aynısını geçen hafta bizim gazetenin civarında yaşadım. Eczane bulup, bir ağrı kesici alabilmek için dört sokak gezdim. Eskiden alışveriş yaptığım iki eczaneden biri lokanta olmuş, diğeri
"devren kiralık" tabelasını asmıştı. Benzer bir durum, televizyon sektöründe de yaşanıyor. İzleyici bir kez izlediği diziyi ya da programı ertesi hafta
"aynı yerde" bulamıyor. Sürekli gün ve saat değiştiren programları kovalamak, tek kelime ile
"uzmanlık" haline geldi. Adam, üç hafta boyunca izlediği diziyi, dördüncü hafta yerinde bulamıyor. Kanal yönetimlerinin prototipler üzerinde oynadığı satranç yüzünden izleyicinin başı dönüyor, midesi bulanıyor. Köşemize ulaşan izleyici mesajları ışığında rahatlıkla söyleyebilirim ki, seyircilerin şu anda en büyük ihtiyacı
"devamlılık ve istikrar." Örneğin, bizim ülkemizde evde yokken sevdiğiniz bir programı planlayıp, videonuza kaydetmeniz mümkün değil. Çünkü ya saati sarkıyor ya da son anda yapılan bir akış değişikliğiyle başka güne öteleniyor. Oysa yabancı ülkelerde ilan edilen program saatleri, Greenwich saat ayarı kadar güvenilirdir. Saatinizi bile oradaki programlara göre ayarlayabilirsiniz. Adamlar aylık televizyon kitapçığı hazırlayıp satarlar, dakikası değişmez. Bizde ise günü kurtarma telaşı yüzünden tüm akışlar çorba olur. Gazetedeki günlük yayın akışını bile tutturamazsınız.
Levent ağabey "Olacak O Kadar" diyor, bense seyircinin isyanına katılıp,
"Olmaz Bu Kadar" diyorum...